Osmanlı Arşivlerine Göre Osmanlı Devleti ile Kırım Hanlığı Arasındaki Siyasal İlişkiler
399
n
1.000 akçe gündelik verilmekteydi. Hanlık sarayını 1.000 kadar kapıkulu korumaktaydı. Han’ın başkanlığında
toplanan divanda kalgay, nureddin, seraskerler, vezir, kazasker ve karaçı beyleri bulunmaktaydı.
Hanlığın kurucusu Hacı Giray Han, hanlığın, kendi adını taşıyan ilk parasını 1441-1442 yıllarında Solhat şehrinde
bastırmak ve başkent olarak Bahçesaray’ı seçmek suretiyle fiilen Hanlığın kuruluşunu gerçekleştirmiştir. Hacı
Giray soyundan gelenler
“Giray hanedanı”
olarak anılmışlar ve Hanlığın yıkılışına değin yaklaşık üçyüzelli yıl
boyunca Kırım Hanlığı tahtının sahipleri olmuşlardır. Giray soyu günümüzde de devam etmektedir.
Kırım Hanlığı’nın kurulmasında I. Hacı Giray’ın çabaları yanında, yerel kabilelerin de önemli yeri olmuştur. Altı-
nordu Devleti içinde ayrı bir konuma ve öneme sahip olan Kırım beyleri, kendi aralarında, önem derecelerine
göre belli bir hiyerarşiye bağlıydılar. Hanlığın idari, askeri, siyasi ve sosyal yapısının şekillenmesi büyük ölçüde bu
kabileler sayesinde gerçekleşmiştir (İnalcık, s. 199).
Kırım Hanlığı, genel olarak, feodal karakterde bir kabile aristokrasisine bağlı olmanın etkisiyle örgütsel açıdan
Altınordu geleneğini sürdürmüştür. Ancak Osmanlı egemenliğine girmesinden sonra Osmanlı kurumları ve
uygarlığı, Hanlığın örgütsel yapısı üzerinde etkili ve biçimleyici olmuştur (Çetin, 201).
3.4. Kırım Hanlığı’nın Statüsü
Kırım Hanlığı, özel statüsü olan ayrıcalıklı bir emirlik halinde Osmanlı egemenliğine girmiş, ancak Kırım Hanlığı
üzerindeki Osmanlı egemenliği, tam anlamıyla Sahip Giray’ın 1534 yılında Kırım tahtındaki konumunu sağlam-
laştırması ile şekillenmiş ve gerçekleşmiştir.
Osmanlı Devleti kendisine doğrudan bağlı olan sahil bölgelerini, merkezi Kefe’de bulunan sancak beyliği aracılığı
ile yönetmiştir. Bunun dışında kalan ve bozkıra doğru uzanan Kırım yarımadası, Taman, Kıpçak ve Kabartay
alanları ise Kırım Hanları’na bırakılmıştır.
Kırım Hanlığı esas olarak kabile aristokrasisine bağlıdır. Şırınlar, Argınlar, Barınlar ve Kıpçak beylerinden oluşan
aristokrasi grupları hanların belirlenmesinde ve hanlığın yönetiminde ciddi bir etkiye sahip olmuştur. Osmanlı
döneminde bile han olmasını istedikleri kişileri, İstanbul’a gönderdikleri mahzarla teklif etmişler, kendi istedikleri
kişi han olarak gönderilmemişse muhalif bir tutum almışlardır.
4. Kırım Hanlığı İle İlgili Osmanlı Arşivleri
Osmanlı Devleti’nden devralınan büyük miras, bugün Türkiye’yi dünyada en zengin arşiv potansiyeline sahip
sayılı ülkelerden birisi durumuna getirmiştir. Osmanlı’nın hükümran olduğu topraklar üzerinde, başta Türkiye
Cumhuriyeti olmak üzere, halen kırka yakın bağımsız ülke yer almaktadır. Bu ülkelerin Osmanlı dönemlerindeki
tarihlerinin en zengin kaynağı Osmanlı Arşivleri’dir.
Orta ve Yakın Doğu, Balkan ve Akdeniz ülkeleri içerisinde kudretli devlet olabilme niteliğini uzun süre devam
ettiren Osmanlı Devleti’nde arşiv fikri çok eskilere kadar uzanmaktadır. Arşivin, bir ulusun tarih ve kültür hazine-
si olduğunu bilen ecdadımız, bunun içindir ki kurduğu arşiv teşkilatına
“Hazine-i Evrak”
adını vermiştir. Başba-
kanlık Osmanlı Arşivi, Osmanlı Devleti’nin merkez teşkilatını meydana getiren Divan-ı Hümâyûn, Bâb-ı Defterî
ve Bâb-ı Âsafî / Bâb-ı Âlî ve bunların çeşitli daire ve kalemlerine ait sicil, defter ve belgeleri ve her türlü yazışma-
larının tutulduğu arşiv olması nedeniyle Osmanlı Devleti’nin ana arşivi niteliğini taşımaktadır.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde, yerli ve yabancı araştırmacıların yararlanmasına sunulan çok çeşitli ve değerli
arşiv malzemesi olmasına karşın Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ni bütünüyle tanıtan Türkçe yayın ne yazık ki faz-
la değildir. Özellikle yabancı dillerde, sınırlı sayıda makalenin dışında bu tür yayına rastlamak mümkün değil-
dir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi hakkında bugüne kadar birkaç rehber yayınlanmıştır. Bunlardan ilki, Midhat
Sertoğlu’nun 1955 yılında yayınlanan
“Muhteva Bakımından Başvekâlet Arşivi”
adlı eseridir. Bu eser, araştırma-
cıların kendi uzmanlık dallarına göre arşivdeki malzemeden ne şekilde yararlanabileceklerini belirleme amacıyla
hazırlanmıştır. Söz konusu rehber, yaklaşık yirmi beş yıl süreyle, Osmanlı Arşivi araştırmaları için bir el kitabı
niteliği taşımıştır.
Söz konusu rehberlerin ikincisi, Atillâ Çetin’in hazırlamış olduğu ve 1979 yılında neşredilen
“Başbakanlık Arşi-
vi Kılavuzu”
adlı kitaptır. Bu eserde, Osmanlı Arşivi’nin içerdiği malzeme, tasnifler, araştırmaya açık bölümler




