Previous Page  407 / 514 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 407 / 514 Next Page
Page Background

Akif EMİROĞLU

n

396

Türkistan Türkleri:

Afganistan, Doğu Türkistan (Kazak, Kırgız, Salar, Sarı Uygur, Uygur), Karakalpak, Kazak,

Kırgız, Özbek, Türkmen.

3. Kırım

3.1. Coğrafi Konumu ve Etnik Yapısı

Üzerinde 1420 – 1783 tarihleri arasında aynı adla anılan Türk Hanlığı’nın kurulmuş olduğu Kırım yarımadası,

Karadeniz’in kuzeyinde yer almaktadır. Batı ve güneyden Karadeniz, doğu ve kuzeyden Azak deniziyle çevrili 9

km. genişliğinde 20 km uzunluğunda Orkapı adlı bir geçitle ana karaya bağlanan bir yarımadadır. Kırım yarıma-

dası kuzey steplerinden Karadeniz’e uzanan coğrafi özelliği ile tarih boyunca özellikle Asya içlerinden gelen çeşitli

kavimlerin uğrak yeri olmuştur. Nüfusu önceleri Kırım Tatarları’ndan oluşan yarımadanın etnik yapısı Rus işga-

linden sonra bozulmaya başlamış; Kırım Tatarları’nın Osmanlı topraklarına göç etmeleriyle başlayan bu süreç,

bunların yerine Rus nüfusunun getirilmesi ve II. Dünya Savaşı sonrasında, Stalin tarafından, göçlerden geriye

kalan Türk halkının da Kırım’dan Sibirya ve Orta Asya’ya sürülmeleriyle son bulmuştur. Günümüzde Kırım ve

Ukrayna’da Rus nüfusu egemendir.

3.2. Kırım’ın Osmanlı Devleti ile İlişkileri Tarihçesi

13. yüzyılın başlarında bölgede egemenlik kuran Altın Orda Devleti’nin idaresindeki bölge halkları arasında yayıl-

maya başlayan İslamiyet, Altın Orda Hanlarının da kabulü ile halk ve idare tarafından benimsenen ana dinsel

kimliği oluşturmuştur. Daha sonra burada kurulacak olan Kırım Hanlığı’nın örgütsel olarak Altın Orda izlerini

taşıyan idari sistemi ve sünni İslam geleneğine dayanan hukuk sistemi bu dönemin temel iki karakterini ortaya

koymuştur.

Kırım, Altınordu Devleti’nin önemli bir bölgesi olup yönetime muhalif beğ ve hanların üssü durumundaydı.

“Tatarlar”

olarak anılan Kırım Türkleri, Kırım topraklarına, 9. ve 10. yüzyılda gelmeye başlamışlardır. O tarihler-

de

“Kıpçaklar”

olarak anılmakta, Rus kaynaklarında ise

“Kumanlar”

olarak geçmektedir. 12. yüzyılın sonlarına

doğru Altın Orda (Altınordu) devleti kurulmuştur. 13. Yüzyılda egemenliğe girip 14. Yüzyıl sonlarına kadar Altın

Orda idaresindeki Kırım Hanlığı’nın gerçek kurucusu Hacı Giray’dır. Altınordu Devleti’nin yıkılma sürecine gir-

mesiyle, Cengiz Han’ın soyundan gelen Cuci’nin oğlu Tokay Timur’dan gelen ve bir Altınordu prensi olan I.

Hacı Giray (hanlık dönemi 1426–1466) tarafından 1438 yılında Kırım Hanlığı’nın bağımsızlığı ilan edilmiştir.

Merkezi Bahçesaray olan Kırım Hanlığı’nın en geniş sınırlarına ulaştığı dönemde egemenlik alanı Kırım Yarıma-

dası, Taman Yarımadası, Kafkasya’nın kuzeyindeki Kuban bölgesi ve Kırım’ın kuzeyindeki Kıpçak ve Kabartay

bölgelerini kapsamaktaydı.

1. Hacı Giray’ın ölümünden sonra, oğulları I. Mengli Giray ve Nur Devlet Giray arasında çıkan hanlık mücadelesi

yanı sıra, uzun süredir devam eden Kırım üzerindeki Osmanlı – Ceneviz çekişmesi Osmanlıların KırımHanlığı’na

müdahalesine yol açmıştır. Kırım’ın Osmanlı egemenliğine girmesi, Kefe ve Azak kıyılarındaki Ceneviz kolo-

nilerinin Osmanlı Sultanı II. Mehmet’in (Fatih), 1475’de Gedik Ahmed Paşa’yı bir donanma ile göndermesiyle

sağlanmıştır. Gedik Ahmet Paşa, Nur Devlet Giray’ı tahttan uzaklaştırarak yerine Kırım ileri gelenlerinin ve ule-

masının ricası üzerine Mengli Giray’ı geçirmiş, Mengli Giray da Osmanlı egemenliğini tanıdığını açıklamıştır.

Fatih’in oğlu Sultan İkinci Bâyezîd zamanında, Boğdan Kralı, Osmanlı toprağı Eflâk’a saldırmış, bunun üzerine

II. Bâyezid, 1489 yılında Ordu-yu Hümâyûn’la bu seferde yer almış, Eflâk Voyvodası ve Kırım Hânı Mengli Giray

da sefere katılmışlardır. Kili ve Akkerman kaleleri fethedilmiştir. Böylece Osmanlı sınırı, Karadeniz’in batısından

kuzeye doğru uzanarak kuzeydeki Kırım Türkleri ile birleşmiştir (Uzunçarşılı, I., 183).

Yavuz Sultan Selim bu kuzey Müslüman Türk Hanlığını Kırım’da güçlü bir rakip görmüştür çünkü Kırım atlıları,

Osmanlı atlılarının birkaç günde alacağı mesafeyi bir günde alıyor, atlarına nal ve mıh çakmıyor, tehlikeli sulara

geldiklerinde Osmanlı askeri gibi kayık beklemiyorlar, suya atılıp geçiyorlar, askerleri çok az yiyecekle yetiniyor-

lardı (2). Yürekli bir asker olduğu kadar iyi bir diplomat da olan Yavuz Sultan Selim, Kırım Han’ı Mengli Giray’a

20000 akça, Kırım ileri gelenlerinin her birine de maaş olarak 300 akça gönderip Kırım’da Osmanlı bayrağı çek-

tirilmesini, Hanın oğlu Saadet Giray’ın Osmanlı sarayına eğitim için (gerçekte rehin) gönderilmesini istemiştir.

Mengli Giray (1478-1514) ileri gelenlerin itirazına “Kabul etmezsek Osmanlı, üzerimize yer götürmez ordu ile