Karadeniz ve Balkanların Jeopolitik Açıdan Karşılaştırılması
351
n
bozulmuş ve İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesine kadar süreçte Balkanlar’da düşmanlık ve çatışma eksik olma-
mıştır. Bu dönemde yaşanan olayların Müslüman toplulukları hedef alması sonucunda da Balkanlar’dan güneye
doğru göç hareketleri ortaya çıkmıştır. Bu durum Türk ve Müslümanların aleyhine iki sonuç doğurmuştur. İlki
göç etmeyen Müslümanlar sayıca azalmaları nedeniyle Balkanlarda diğer farklı gruplara göre çok zayıf kalmasıdır.
Diğeri de genel Balkan nüfusu içinde Müslümanların oranı eskisine göre çok daha düşük bir yüzdeye ulaşmasıdır
(Zhelyazkova, 2011:272).
İkinci Dünya savaşı sonrasında Balkanlarda değişimler yaşanmıştır. Savaş sonrasında başlayan yeni dönem Bal-
kanları da yeni bir jeopolitik yapıya kavuşturmuştur (Finlan, 2004:10). Bu dönem Balkanlarda yeni bir safhayı baş-
latmıştır. Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Arnavutluk ile Adriyatik kıyıları arasında kalan bölgede Yugos-
lavya Federal Halk Cumhuriyeti kurulmuştur. Yugoslavya, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Makedonya, Karadağ,
Sırbistan ve Slovenya Sosyalist Cumhuriyetlerinden oluşuyordu (Arı & Pirinççi, 2011:2). Bu dönemden itibaren
Balkanlar, SSCB için sıcak denizlere çıkışta elde edilmesi gereken coğrafya, ABD tarafından desteklenen Batı dün-
yası için SSCB’nin engellenmesinde her türlü mücadelenin verilmesi gereken coğrafya haline gelmiştir. Bununla
beraber Balkanlar, farklı etnik ve dini yapısal özelliğini korumasına rağmen devlet bütünlüğü içinde iç çatışma-
lardan uzak bir dönem geçirmiştir (Sander, 2005:240). 1945 yılından sonra SSCB kendi rejimini Balkan ülkelerine
dayatarak onları kontrol altında tutmaya çalışmıştır. Bu süreç 1990 yılında SSCB’nin dağılması ile sona ermiştir.
Soğuk savaş dönemi sona erdikten sonra Balkanlardaki devlet yapıları değişmiştir. Balkan coğrafyasının %70’ini
kapsayan Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti dağılmıştır. Farklı etnik, dil ve din yapısı ile bir arada yaşama
olgusu sona ermiştir. Balkanların ortasında mikro milliyetçilik akımları ortaya çıkmıştır. Hırvatistan, Makedonya
ve Slovenya 1991, Bosna Hersek 1992, Karadağ ve Sırbistan 2006, Kosova 2008’de bağımsızlıklarını ilan etmişler-
dir (Ultan, 2011: 514). Bu bağımsızlık ilanlarından sonra 1992-1995 yılları arasında iç savaş yaşanmıştır. Savaşın
sona ermesi ancak dış müdahale ile mümkün olmuştur. 1995 yılı içinde Dayton Anlaşması ile barış sağlanmış ve
anlaşma gereği etnik ve dini ayrıma bağlı olmayan farklı sınırlar ile birbirlerinden ayrılmış devletçikler ortaya
çıkmıştır (Mujezinoviç, 2012:67).
Balkan coğrafyası içinde yaşayan etnik yapıların tamamı sınırları belli devletler haline gelmiştir. Soğuk savaş son-
rasında Batı Avrupa Sovyet tehdidinden kurtulmuştur. Balkanlar Avrupa kıtası için enerji kaynaklarını kontrol
edebilmede önemli hale gelmiştir. Balkanlarda mikro milliyetçi çatışmalar ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Avrupa
devletleri ABD, Rusya Federasyonu ve Türkiye tarafından geçmişte alan hâkimiyeti ile Balkanlarda engelleme
yapmaya ve temelde Sovyet yayılmacılığını durdurmaya yönelik yürütülen jeopolitik faaliyetlerin yeniden bu
dönemde ortaya çıkan değişkenlere göre şekillendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur.
SSCB dağıldıktan sonra 1992 yılında Avrupa Birliği kurulmuştur. Avrupa Birliği’nin amacı dünya gücü haline
gelmektir, yayılmacı bir politikaları vardır. Soğuk savaş döneminde zaten altyapısı hazır olan Avrupa Birliği geniş-
leme projesi 1992 yılında Maastrich Anlaşması ile hayata geçmiştir. Avrupa Birliği, Avrupa’daki bütün devletleri
federatif benzeri bir yapı altında toplama olarak özetlenebilir. Balkan coğrafyasındaki devletler bu yapıya uyum
sağlamıştır.
Balkan nüfusu ve kültürü AB ile uyum sağlayabilecek özelliklere sahiptir. İlk olarak, Slovenya, Bulgaristan ve
Romanya AB’ne katılmıştır. Nabucco projesi ile Hazar enerji kaynakları Kafkaslar, Türkiye, Bulgaristan ve
Romanya üzerinden Avrupa’ya taşınmaktadır. Bu yüzden bu ülkelerin AB’ne katılımı önem arz etmektedir. Doğu
Avrupa’daki eski SSCB ülkeleri AB’ne dahil edilmiştir. Böylece Avrupa, tarihinde ilk defa hiçbir kısıtlama olma-
dan sınırlarını Karadeniz’e kadar genişletme olanağını elde etmiştir. Bulgaristan ve Romanya ilerlemesini Batıya
çevirmiş ve bütün bu gelişmelerle birlikte Rusya Federasyonu Balkanlardaki eski SSCB gücünü kaybetmiştir.
Balkanların Türkiye için önemi tarihi bağlarından kaynaklanmaktadır. Türkiye Osmanlı’nın devamıdır. Balkan-
lar eski Osmanlı toprakları olduğu için Türkiye’nin ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Balkanlarda Müslüman
olmak Türk olmak demektir. 1995 Dayton anlaşmasından sonra Balkanlarda 6 farklı devlet kurulmuştur. Türkiye
kültürel sosyal ve ekonomik gücünü kullanarak Balkan devletlerinin kendi tarafında yer almasını sağlamaya çalış-
maktadır.




