Karadeniz ve Balkanların Jeopolitik Açıdan Karşılaştırılması
349
n
ülkelerin yanında Karadeniz ekonomik işbirliği örgütü kapsamında Arnavutluk, Yunanistan, Moldova, Azerbay-
can, Ermenistan ve Sırbistan’da bu ülkelere katılmıştır. (Erhan, 2006:414). Bu bağlamda bölge sadece Karadeniz
kapsamında değil, Balkanlar ve Güney Kafkasya’yı da içerecek şekilde değerlendirilmelidir. Bu minvalde, 11 Eylül
sonrası dönemde bölge “Genişletilmiş Karadeniz” kavramıyla da ifade edilir olmuştur. Karadeniz’in sadece sını-
rındaki ülkelerle değil çevre ülkelerle ifade edilmesinin bir başka nedeni petrol boru hatlarının geçiş güzergâhında
yer almasıdır. Petrol boru hatları bir kere inşa edildikten sonra yerlerinden edilememekte ve güzergahları yer
değiştirememektedir. Petrol boru hatlarının herhangi bir terörist saldırı veya kaza ihtimaline karşı bulundukla-
rı coğrafyanın güvenli olması gerekir. Karadeniz havzasının küresel petrol havzası güvenliği açısından içerdiği
anlam bu açından önem arz etmektedir (Kandemir, 2008:207).
Karadeniz’in ABD açısından önemi aslında yalnızca Doğu Avrupa ile sınırlı değildir. ABD’nin stratejik hesapla-
rında Karadeniz, Büyük Orta Doğu’nun merkezine açılan bir pencere niteliğindedir. Karadeniz, Hazar Denizi’ni
Avrupa ile birleştiren bir bölge olması sebebiyle de önemlidir. 11 Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletlerinde
gerçekleştirilen terörist eylemlerden sonra Karadeniz bölgesi de bu tür eylemlerin kaynağı olarak görülmeye baş-
lanmıştır (Aydın, 2006: 11). Karadeniz bunlardan başka birkaç sebep dolayısıyla ABD’nin var olmak istediği bir
alandır. Bunun bir başka sebebi de Afganistan’daki güçleri için Romanya’nın ikmal üssü olmasıdır. Bu amaçla
ABD Romanya’da askeri güç bulundurmaktadır. ABD’nin Afganistan’daki 50.000 kişilik askeri gücünü boşaltma-
sı için Kırgızistan’ın Manas şehrinde de üssü bulunmaktadır. Kırgızistan ABD’nin bu bölgedeki üslerinin süresini
uzatmamıştır. Bu sebeple Romanya, Kırgızistan’ın alternatifi durumundadır. Türkiye ve Rusya Federasyonu bu
durumu hoş karşılamamıştır. Bunun sebebi Türkiye’nin Montrö Boğazlar sözleşmesini korumak istemesidir. Bu
sözleşmeye göre Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin bu bölgede barışı bozucu faaliyetler göstermesini önlemek
istemesidir (Dilek, 2013).
Karadeniz’in küresel politikalarda ağırlığı son zamanlarda yaşanan olaylar sebebiyle artmıştır. Karadeniz’in Tür-
kiye açısından iki kritik noktada önemi daha da artmıştır. Bunlardan birincisi Karadeniz’in petrol rezervleri ikin-
cisi ise güvenliktir. Karadeniz Türkiye’nin güvenliğine olumlu ve olumsuz katkı yapma potansiyeli vardır. Ayrıca
Karadeniz’de bulunan yüksek kalitede petrolün Türkiye’nin iç tüketiminin bir bölümünün karşılanmasına fayda
sağlayacağı ve dışa olan bağımlılığın azalmasında önemli bir adım olacağı Enerji Bakanlığı yetkilileri tarafından
da ifade edilmektedir.
Karadeniz, tarihsel seyir içerisinde uzunca bir süre uluslararası siyaset bünyesinde “çevre” konumunda olmuştur.
Yakın bir geçmişte küresel siyasette değişen parametreler nedeniyle “merkez” konumunu almıştır. Karadeniz hav-
zasının bu merkezi konumunu koruyup “güvenlik tüketen” bir unsur olmaktan ziyade, küresel siyaset açısından,
“güvenlik üreten” bir pozisyona yükselmesi, ilgili havza ile ilintili unsurların işbirliğine atfettikleri öneme bağlı-
dır. Karadeniz havzasında ekonomik unsurlar üzerinde ilgili aktörler arasındaki bir işbirliği, siyasal konulardaki
yakınlaşmayı da beraberinde getirecektir. Ekonomik alanlardaki bu işbirliğinin genişleyerek siyasal birlik, son-
rasında da kurumsal siyasal birliktelikler halini alacağı pek muhtemel görünmese bile taraflar arasındaki güven
bunalımının azaltacağı ve bölgenin barışına katkı sunacağı muhakkaktır (Hatipoğlu, 2008:11). Bu açıdan Karade-
niz Ekonomik İşbirliği Teşkilatının faaliyetleri önemini korumaktadır.
Hazar bölgesi enerji kaynaklarının küresel tüketim pazarına ulaşması sürecinde Karadeniz havzasının hayati
bir önemi bulunmaktadır. Karadeniz havzasının bir diğer önemi de Avrupa Birliği’nin kesintisiz doğal gaz arzı
güvenliği stratejisi bünyesinde yatmaktadır. AB’nin hızla artan bir doğalgaz ihtiyacı bulunmasına karşın, yerli
doğal gaz kaynakları artan talebi karşılayamamaktadır. Yerli üretim ile artan talep arasındaki farkın önümüzdeki
zaman dilimi içerisinde büyüyeceği ise muhakkaktır. AB, bu çerçevede Rusya’dan büyük oranlarda doğal gaz ithal
etmektedir. Rusya’nın “tek tedarikçi” olması konumunun tehlikelerinin farkında olan AB, Nabucco Projesi ile
Türkiye üzerinden gelecek bir boru hattı ile doğal gaz arz kaynaklarını çeşitlendirmek istemektedir. Karadeniz
havzasının güvenliğinin, bu çerçevede, AB için hayati önemde olduğu unutulmamalıdır. Nabucco Projesi’nin
Türkiye açısından önemi de yadsınamaz bir gerçektir.
Tüm bu bilgiler ışığında Karadeniz’in jeopolitik önemi birkaç maddede özetlenebilir. İlk olarak bu bölgenin Ame-
rika için Uzakdoğu ve Orta doğuya açılan kapı olmasıdır. İkinci olarak Orta Doğu petrollerine alternatif olarak
gösterilen Hazar petrollerine yakın bir coğrafyada yer alması ve geçiş güzergâhında yer almasıdır. Üçüncü ola-




