Serkan Deniz KOŞOÇAYDAN
n
348
Bölgedeki bir başka sorunlu bölgede Gürcistan’dır. Rusya’nın 2008’de Gürcistan’ı işgal etmesi uluslararası bir
sorun haline gelmiştir. Karadeniz’e kıyısı olan Gürcistan batı yanlısı bir tutum izlemektedir. Gürcistan’ın NATO
üyeliği, NATO Üyesi Ülkeler ve Rusya Federasyonu arasında tartışma konusu olmuştur. Rusya’nın Gürcistan’ın
NATO üyeliğini Hazar ve Karadeniz Bölgelerindeki kritik enerji altyapısının kontrolünü ele geçirmeye yönelik
bir hamle olarak algılamaktadır. Rusya, Gürcistan’ın NATO üyeliğini Hazar ve Karadeniz Bölgelerindeki kritik
enerji altyapısının kontrolünü ele geçirmeye yönelik bir hamle olarak algılamaktadır. Gürcistan ve Rusya arasında
bu temel sebep yüzünden 2008 yılında çatışmalar yaşanmıştır. Rusya, NATO’nun eski doğu bloku ülkelerinden
Bulgaristan ve Romanya’yı soğuk savaş sonrası dönemde içerisine almasını da kendisine yönelik tehdit olarak
algılamaktadır.
Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerde bundan başka birçok kritik gelişme yaşanmıştır. 2003’te Gürcistan’da, 2004’te
Ukrayna’da darbe girişimleri olmuştur. Bu olaylar 2013’te Ukrayna’da yeniden nüksetmiş ve Kırım’a da sıçramış-
tır. Dünya 11 Eylül sonrası süreçte Rusya’nın “kaba güce” dayalı siyaseti ile yeni bir soğuk savaşa adeta koşar adım
ilerlemektedir. Rusya Federasyonu Başbakan Yardımcısı Dmitriy Rogozin Kırım Savaşı ve Sivastapol’un Rusya ile
birleşmesini tek kutuplu dünyanın sonu olarak açıklamıştır. Ukrayna’nın Rusya için önemi Avrupa’ya ihraç edi-
len doğal gazın %67’si Ukrayna’dan geçmesinden kaynaklanmaktadır. Ukrayna aynı zamanda stratejik limanlara
sahiptir. Bu açıdan Ukrayna, Rusya için kaybedilmemesi gereken coğrafyalardan birini oluşturmaktadır. Burada
yaşanan olaylarda Çin ve Kazakistan Rusya’dan yana tavır almış ve Kırım’ın ilhakını desteklemişlerdir. Yaşanan
bu gelişmeler yeni bir kutuplaşmanın başlangıcı olmuştur. Ukrayna’nın ilhakı soğuk savaş sonrası dönemde “ucu
savaşa işaret eden” en büyük kriz olarak ortaya çıkmıştır. Rusya açısından Ukrayna, Kırım ve Gürcistan’ın kay-
bedilmesi kırmızı çizgisinin aşılması anlamına gelmektedir. Yani kaybedilmemesi için “kaba güç politikası” da
dahil, ne gerekiyorsa yapılması gereken bölgelerdir. Bu doğrultuda Gürcistan’ın NATO’ya üye olmasını Rusya
kendisinin belirlediği kırmızı çizginin geçilmesi olarak algılamıştır.
11 Eylül sonrasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Karadeniz’e yerleşme çabasına girişmiştir. Bu amaçla
Romanya ve Bulgaristan Kuzey Atlantik İttifakı (NATO)’ya ve sonrasında da Avrupa Birliği’ne alınmıştır. Bu iki
ülke bazı üs ve havaalanlarını NATO ve ABD’nin kullanımına açmıştır. Bu yüzden Batı ile Rusya Federasyonu
arasındaki ilişkiler gerginleşmiştir.
NATO’nun Karadeniz’deki varlığıyla Amerika’nın Karadeniz’deki varlığı paralellik arz etmektedir. Amerika,
Rusya’nın Karadeniz’de askeri girişimlerini kontrol altında tutmak için bu bölgede askeri üsler, radar istasyon-
ları ve casus uçaklarıyla izleme merkezleri oluşturmaktadır. NATO’nun geliştirdiği akıllı savunma sistemleriy-
le Amerika’nın bölgedeki bu faaliyetleri birbiri ile örtüşmektedir. Hatta söz konusu sistemin bir parçası olan
radar sistemini Türkiye’de, diğer bazı sistemlerini de Romanya’da konuşlandırması, Karadeniz’de NATO’nun ve
Amerika’nın varlıklarının kesinleşmesine neden olmuştur.
Günümüzde yaşanan son gelişmelerle birlikte Karadeniz bölgesinde Rusya ile olan çekişme soğuk savaş sona
erdikten sonra ilk kez yeniden alevlenmiştir. Buna ek olarak bölgede yeni tehditler türemiştir. Bu tehditler yasa-
dığı göç, silah kaçakçılığı ve terörizmin desteklenmesidir. Öte yandan SSCB’nin dağılması sonucu ortaya çıkan
yeni ancak zayıf devletlerin varlığı, bu devletlerin bazılarında bulunan Rus askeri varlığı, NATO’nun ve Avrupa
Birliği’nin genişleme politikaları neticesinde Karadeniz ile sınırdaş olmaları, Kara denizin önemini arttırırken
bölgedeki güç boşluğunu da gözler önüne sermiştir (Özarslan, 2012:139).
1990’larda ABD ve Avrupa gündeminin merkezinde bütünleşmiş özgür ve barış içinde bir Avrupa kurma vizyonu
vardı. Avrupa Birliği Romanya ve Bulgaristan’ı da içine alarak sınırlarını Karadeniz’e kadar genişletti. Avrupa’nın
Karadeniz’e bakış açısı bu bölgenin Hazar enerji kaynaklarının geçişinde güvenli bir bölge olmasıdır. Türkiye’nin
de bakış açısı bu bölgede istikrarlı bir ortamın devam etmesi ve bu istikrarla birlikte gelişecek olan ekonomik iliş-
kilerle refahın artmasıdır. Türkiye’nin Karadeniz bölgesine ilişkin politikasının temelinde her zaman uluslararası
işbirliği yoluyla istikrarı arttırmak ve refahı teşvik etmek gerektiği inancı yatmaktadır. Türkiye 1990 yılında soğuk
savaş sonrası konjonktürde yerini alabilmek amacıyla Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) projesi hazırlamıştır.
Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Türkiye Karadeniz’i çevreleyen ülkelerdir. Ancak
Karadeniz coğrafyasını bu altı ülke ile sınırlandırmak doğru değildir (Aelenei, 2013:6). Haziran 1992’de bu kıyıdaş




