Balkanları Türk Dış Politikası Açısından Önemli Kılan Temel Faktörler
81
n
Geçmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Balkanlar bölgesi dört temel faktörden dolayı Türkiye ve Türk dış
politikası için önem arz edegelmiştir. Bu dört temel faktör hem Balkanlar bölgesini Türkiye ve Türk dış politikası
için önemli kılmakta, hem de Türkiye’nin bölge devletleri ve halkları ile olan ilişkilerini her dönem yakından etki-
lemektedir. Söz konusu faktörler şunlardır:
1) Bölgeyle olan tarihsel bağlar
2) Türkiye’de yaşayan Balkan kökenli nüfus
3) Balkanlar’da yaşayan Müslüman ve Türk kökenli topluluklar
4) Bölgenin jeopolitik konumu
“Bölgeyle olan tarihsel bağlar”
a bakıldığında, öncelikle şunu söylemek gerekir ki, Osmanlı İmparatorluğu bir bey-
lik olarak Söğüt kasabasında doğmuştur ama bir dünya devleti olarak Balkanlar’da kurulmuş ve serpilmiştir. Bu
bağlamda, Edirne’nin fethiyle (1362) birlikte, Balkanlar’ın tarihsel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun başlıca
yayılma alanı olduğunu görmekteyiz.
5
Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişme süreci içerisinde doğudan çok batıya
yönelişi, aslında imparatorluğun bir Asya ya da Doğu imparatorluğundan çok, bir Balkan imparatorluğu görü-
nümü kazanmasını da sağlamıştır. Zira, Osmanlı’nın beşeri kaynakları ve ekonomik gelirlerinin önemli bir kısmı
aynı zamanda Balkanlar’dan sağlanmaktaydı. Keza, Balkanlar, Osmanlı-Türk siyasal hayatını yakından etkilemiş
bir bölgedir. Batı Avrupa’da gelişen siyasi fikirler ve hareketlerin Balkan toprakları yoluyla Osmanlı’nın siyaset
hayatına girdiği ve güçlendiği bir vakıadır. Nitekim, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en önemli merkezlerinden
ikisinin Selanik ve Manastır’da olması bu açıdan anlamlıdır.
Balkanlar, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde devşirme sisteminin en fazla uygulandığı bölgeydi. (Imber,
2006: 178). Diğer bir deyişle, burası Osmanlı İmparatorluğu’na çok sayıda asker ve yönetici sağlamaktay-
dı. İmparatorluğun 215 sadrazamından −ki tekrar göreve getirilmelerle bu rakam 292’yi bulmaktadır− (T. C.
BaşbakanlıkDevlet Arşivleri GenelMüdürlüğü, 2000: 487-500) 62’sininBalkan kökenli olduğu veMilliMücadele’yi
yürüten asker ve sivil kadroların ağırlıklı olarak Balkan kökenli olduğu hatırlandığında, Balkanlar’ın Türk siyasal
hayatındaki ve Türk dış politikasındaki önemi herhalde daha iyi anlaşılabilir. Örneğin, Kanuni Sultan Süleyman,
II. Selim ve III. Murat dönemlerinde 14 yılı aşan bir süre sadrazamlık yapan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun
en önemli sadrazamlarından biri sayılan Sokullu Mehmet Paşa, Sırp asıllı devşirme bir Osmanlı devlet adamı
olarak devlet yönetimi, projeleri ve kişiliğiyle Osmanlı’nın bir dönemine damgasını vurmuştur.
6
Yine, Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 14. ya da 15. yüzyılda Anadolu’dan Balkanlar’a göçen bir
Türkmen Yörük ailesinin son kuşaklarının bir ferdi olarak Selanik’te dünyaya gelmiştir
(http://www.karamankul-
turturizm.gov.tr/kulturMd/sayfa Goster.asp?id=329, 2014) .
Osmanlı fütuhatının, Balkan tarihinin doğal gelişiminde ani bir kesintiye sebep olduğu ancak bir düzeyde doğru-
dur. Balkan milletlerinin kendi milli hanedanlarını ve yönetici sınıflarını kaybettiği doğrudur. Balkanlı devletlerin
ortadan kalkışıyla, seçkinlerinin simgelediği “yüksek kültür” gelişimi de durmuştur. Buna karşı, Osmanlı döne-
minde halk kültürü ve kiliseye bağlı edebiyat ve sanatlar, canlılığını ve gelişimini sürdürmüştür. Öbür yandan
Osmanlı kültürünün dilde, sanatlarda, günlük yaşayışta kuvvetli etkisi olmuştur. Yerli halk kültürünün böylece
5 Türklerin Rumeli’ye dolayısıyla Balkan topraklarına ilk geçişi 1352’de Gelibolu’ya çıkıp Çimpe Kalesi’ni ele geçirmeleriyle gerçekleşmiştir.
Daha geniş bilgi için bkz. (Dalar, 2008: 91-123).
6 Balkanlar’daki eyaletler çoğunlukla Balkan kökenli paşalar tarafından yönetiliyordu. Bu kişilerin çoğu devşirme sisteminden yetişen başarı-
lı yöneticilerdi. Ayrıca Osmanlı vezirleri ve diğer Divan üyeleri arasında çok sayıda devşirme vardı. Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun
siyasal kurumsallaşmasının önemli bir öğesi devşirme uygulaması idi. Devşirme uygulaması 14.-18. yüzyıllarda gerçekleşti. 17. yüzyılda
azalan devşirme uygulaması 18. yüzyıl içinde sona erdirildi. Merkezi yönetim tarafından tespit edilen zamanlarda belirlenen bölgelerden
istenilen sayıda Hıristiyan erkek çocukları toplanıyordu. Çocukların toplanması işi, merkezi yönetim tarafından yetkilendirilen görevliler
ve Yeniçeri Ağası tarafından gerçekleştiriliyordu. Kural gereği her kırk aile için bir erkek çocuğu devşiriliyordu. Çocuklar değişik kri-
terlere (beden yapısı, boy, zeka, ahlak, karakter, güzellik vs.) göre seçiliyordu. Bu kriterlere göre en iyi çocuklar toplanıyordu. Sadece tek
erkek çocuklu ailelerin, din adamlarının ve bölgenin önde gelen ailelerin çocukları devşirme uygulamasından muaf tutuluyordu. Toplanan
çocuklar İstanbul’a götürülüp Yeniçeri Ağası’na teslim ediliyordu. En iyileri saraya alınıp değişik işlerde çalıştırılıyor ve Enderun’da
eğitiliyordu. Eğitim sürecinde en başarılı olanlar sarayda padişahın emrinde değişik görevlere atanıyorlardı. Diğerleri, imparatorluğun
değişik bölgelerine yönetici olarak gönderiliyordu. Eğitimde ve eğitim sonrası görevlerde en yüksek başarıyı gösteren devşirmeler, devlet
yönetiminde üst düzey makamlara kadar yükseliyorlardı (Sancaktar, 2011: 10).




