Türkiye Rusya Ekseninde Azerbaycan Enerji Politiği
457
n
konusu ve politikaları incelendiğinde genelde enerjinin tedariki öncelikli olarak gündeme gelmektedir “fakat sür-
dürülebilir enerji konusunda uzun soluklu bir politika oluşturulmamıştır”. Hızla artan enerji talebi neticesinde
Türkiye’nin başta petrol ve doğal gaz olmak üzere enerji ithalatına bağımlılığı artmaktadır. Dünyada artacak olan
petrol talebinin gelecekte karşılanmasının güçlükleri nedeniyle ucuz petrol ve doğalgaz dünya siyasetinde geri-
lerde kalmaktadır. “Son on yıl içerisinde dünyada doğal gaz ve elektrik taleplerinin Çin’den sonra en fazla arttığı
ikinci ülke konumunda bulunan Türkiye’nin, önümüzdeki dönemler de ekonomik ve sosyal gelişme hedefleri
ile tutarlı olarak enerji talebi artış bakımından dünyanın en dinamik enerji ekonomilerinden biri olmaya devam
etmesi beklenmektedir.” Türkiye’nin hâlihazırda toplam enerji talebinin yaklaşık 26%sı yerli kaynaklardan karşı-
lanmaktayken, kalan bölüm çeşitlilik arz eden ithal kaynaklardan karşılanmaktadır (Türkiye’nin enerji politikası
– Azerbaycan, İran, Rusya, 2014).
Türkiye, SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ı ilk tanıyan devlet olarak diplomatik
ilişkiler kurdu. Diplomatik ilişkilerin kurulmasıyla Azerbaycan’ın tarihi, dini, kültürel ve etnik yakınlıkları bulu-
nan Türkiye’yle ilişkileri hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır. Muttalibov’u iktidardan indiren ve cumhurbaş-
kanlığı koltuğuna oturmasından sonra Elçibey, Türkiye başta olmak üzere Batı devletleriyle sıkı işbirliğine dayalı
bir politika izledi. Azerbaycan’ın doğal kaynaklarının işletilmesi ve uluslararası pazarlara taşınmasında da Türkiye
başta olmak üzere Batı devletlerine öncelik tanındı. Elçibey dönemi, Azerbaycan’ın Türkiye’yle ilişkilerinin hız
kazandığı bir dönem olarak değerlendirilebilir. Bu dönemde Azerbaycan’la Türkiye arasındaki ilişkiler, siyasal
ve ekonomik alanlarla birlikte eğitim ve kültür alanlarında da gelişti. İlk defa 19 Temmuz 1992’de Türkiye’ye
Azerbaycan’dan burslu öğrenciler gönderilmeye başlandı. Ayrıca bu dönemde Türkiye, Dağlık Karabağ sorunu-
nun çözümünde Azerbaycan’a destek verdi. Fakat Türkiye’nin Haziran 1993 darbesinde herhangi etkinlik göste-
remediği ve Bakü’deki siyasal gelişmeleri seyretmekle yetindiği de açıktır.
Haydar Aliyev, cumhurbaşkanlığındaki ilk yıllarda Türkiye’yle mesafeli, Rusya Federasyonu’na yakın ve İran’la da
gerginlikten kaçınan bir dış politika izledi. Fakat Aliyev, içerideki durumu sağlamlaştırdıktan sonra daha farklı bir
dış politikaya yönelerek Türkiye’yle ilişkilere önem verdi. Genel olarak Aliyev döneminde Azerbaycan-Türkiye
ilişkilerinde ilk başlarda olumsuzluklar yaşanmışsa da daha sonra olumlu gelişmelerle işbirliği sürecine girildi.
Haydar Aliyev döneminde Azerbaycan, Türkiye’yle siyasal, ekonomik ve askerî ilişkilerini geliştirdi. Türkiye’nin
1992’den 2003’e kadar Ermenistan’a kapattığı sınırlarını açmaması ve bu devletle diplomatik ilişkiler kurmaması,
iki devlet arasındaki siyasal ilişkilerin düzeyinin çok yüksek olduğunu göstermektedir.
Azerbaycan’ın Türkiye’yle ekonomik ilişkilerine bakıldığında ise Asrın Anlaşması’yla Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı’nın (TPAO) % 6,7 oranında pay almasıyla başlayan ilişkiler, daha sonra imzalanan yirmi bir petrol anlaş-
masından da % 19’luk pay sahibi olmasıyla devam etti. Ayrıca 12 Mart 2001’de imzalanan anlaşmayla Türkiye’ye
ihraç edilen Azerbaycan doğalgazının, Türkiye’nin ihtiyacını karşılaması, bunların dışında da Azerbaycan’ın Tür-
kiye için büyük öneme sahip Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı projesinde ısrarcı olması iki devlet arasındaki
ekonomik ilişkilerin güçlü gelişimini göstermektedir (İsmayıl, 2013, s.1451).
Türkiye’nin hızla büyüyen ekonomisine bağlı olarak aynı süratle artan enerji ihtiyacının karşılanmasında yaklaşık
%70 oranında ithalata bağımlı durumdadır. Bu çerçevede, Türkiye’nin enerji alanındaki en öncelikli hedefi enerji
arz güvenliğini sağlamak ve kuvvetlendirmektir. Bu hedef doğrultusunda geliştirilen çok boyutlu enerji stratejimi-
zin başlıca unsurlarını, ithal edilen hidrokarbon enerji kaynakları olan petrol ve doğal gazın tedarikinde kaynak
ve güzergah çeşitlendirilmesi, yerli ve yenilenebilir enerjinin payının arttırılması, nükleer enerjinin, enerji sepe-
timize dahil edilmesi, transit ülke rolümüzün güçlendirilmesi, ülkemizin bir enerji merkezine dönüştürülmesi ve
Avrupa’nın enerji güvenliğine katkıda bulunulması olarak sıralamak mümkündür. Bu çerçevede Doğu-Batı Enerji
Koridoru çerçevesinde Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ana İhraç Ham Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE)
Doğal Gaz Boru Hattı, 3 Temmuz 2007 itibariyle faaliyete geçmiştir.
Doğu-Batı ekseninde Türkiye üzerinden geçmesi ve Hazar havzasının yanı sıra Orta Doğu doğal gaz kaynaklarını
Avrupa’ya sevk etmesi öngörülen boru hatları, Güney Avrupa Doğal Gaz Ringi (kısa adıyla Güney Gaz Koridoru)
kapsamında değerlendirilmektedir. Türkiye topraklarından geçen doğal gaz projelerini de kapsayan Güney Gaz
Koridoru’nun oluşturulmasına AB tarafından destek ve öncelik verilmektedir. Bu kapsamda, 2005 yılında temeli




