Balkan Ülkeleri Vergi Sistemlerinin Bölgesel İşbirliği Sağlanması Konusunda Gereklilikleri
411
n
aday ve AB dışındaki diğer ülkeler şeklinde ayrıma tabi tutularak verilmektedir. Bununla birlikte vergisel işbirli-
ğini sağlama konusunda diğer uluslararası kuruluşların etkileri de ele alınarak tüm bu düzenlemeler göz önünde
bulundurulup genel bir değerlendirme yapılmaktadır.
2. Avrupa Birliği İlişkileri Kapsamında Vergilendirme
Avrupa Birliği’nde vergilendirme Avrupa Birliği’nin İşleyişine Dair Anlaşma
1
(TFEU; asıl anlaşma olan AB
Anlaşması’nın yerine kabul edilmiştir) hükümlerine göre yerine getirilmektedir. TFEU, 1957 yılında Roma’da
imzalanan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kurucu anlaşmasını esas almaktadır. Bu kurucu anlaşma daha son-
ra 1992 yılında Maastricht Anlaşması, 2001 yılında Nice Anlaşması ve 2007’de Lisbon Anlaşması olarak yeniden
düzenlenmiş ve nihayet TFEU olarak 1 Aralık 2009 yılında yürürlüğe girmiştir.
AB vergi hukuku düzenlemelerinin iki ya da daha fazla üye ülkeyi ilgilendiren vergi konusu işlemlerde özellikle
de dolaysız vergiler alanında üye devletlerin vergilendirme ile ilgili egemenlik haklarına sınırlamalar getirdiği
belirtilmektedir. Bununla birlikte TFEU’nun 63’üncü maddesinde belirtilen sermayenin serbest dolaşımı ilkesi
gibi birtakım AB düzenlemelerinin Birlik’e üye olmayan ülkeler için de hükümler taşıdığı görülmektedir. Birlik
mevzuatı bazı hükümleriyle tüm üyeleri ilgilendirirken; birlik üyelerinin egemenlik yetkileri genel olarak kendi
katılım anlaşmalarındaki hükümler doğrultusunda şekillenmektedir. Kurucu anlaşma hükümlerinin esas alındığı
ülkeler Anlaşma’nın 355’inci maddesinde tanımlanmaktadır (Helminen, 2011:2). Ancak Balkan ülkeleri içinde
yer alan Çek Cumhuriyeti, Estonya Cumhuriyeti, Letonya Cumhuriyeti, Litvanya Cumhuriyeti, Macaristan Cum-
huriyeti, Polonya Cumhuriyeti, Slovenya Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti’nin Anlaşmaların uygulanmaya-
cağı ülkeler arasında yer alması da dikkati çekmektedir (TFEU m.355/5-b) .
Avrupa Birliği’nin öncelikli amaçları arasında üye ülkeler arasında malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin
serbest dolaşımını engelleyen uygulamaların kaldırılması yer almaktadır. Bu engeller içinde vergi sistemleri Birlik’in
önem verdiği bir konu olmaktadır. Bu nedenle üye ülkelerin vergi mevzuatlarını mümkün olduğu kadar Birlik Mük-
tesebatına yaklaştırmaları gerekmektedir. Gerekli yakınlaştırmanın öncelikle hem pozitif hem de negatif bütünleş-
meyle örneğin hem yargısal hem de kanunî uyumla sağlanacağı düşünülmektedir (Helminen, 2011:10).
Birlik içerisinde negatif bütünleşme AB Adalet Divanı tarafından sağlanmaya çalışılmakta iken; pozitif bütünleş-
me ise, AB organlarının direktifler, tavsiye kararları şeklinde alacağı kesin önlemlerle sağlanmaktadır. Üye ülkeler
üzerinde Divan Kararlarının bağlayıcı etkisinin olmamasına rağmen, ülke mevzuatlarının AB direktiflerine uygun
olması zorunlu kılınmaktadır (Helminen, 2011:20).
Avrupa Birliği vergi hukukunun temel sorunları özellikle vergilendirme yetkisinin Birlik kurucu anlaşması ve AB
anlaşmasıyla güvence altına alınan temel hakları ihlal etmesi noktasındadır. AB Anlaşması
22
2’nci maddesinde
Birliğin
“insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin hak-
ları da dahil olmak üzere insan haklarına saygı değerleri üzerine kurulu olduğu”
belirtilerek buna ilave olarak bu
değerlerin “çoğulculuk, ayrımcılık yapmama, hoşgörü, adalet, dayanışma ve kadın-erkek eşitliğinin hakim olduğu
bir toplumda üye devletler için ortak” olduğu hüküm altına alınmaktadır. Bununla birlikte Avrupa Birliği’nin
İşleyişi Hakkında Anlaşma’nın 18’inci maddesinde de ayrımcılığa ilişkin düzenlemeye yer verilmektedir. Tüm bu
pozitif bütünleşmeyi sağlayıcı Birlik mevzuatı çerçevesinde üye ülkelerin ulusal mevzuatlarını uygularken veya
şekillendirirken belirtilen çoğulculuk, ayrımcılık, eşitlik gibi değerlere aykırı düzenlemelerden kaçınmaları gerek-
mektedir. Ancak vergilendirme alanında yapılan düzenlemelerde ulusal devletlerin Birlik Mevzuatına uyamadık-
ları da belirtilmektedir. Bunda vergilendirme yetkisinin devletin en önemli egemenlik göstergelerinden olması
etken olmaktadır. Bu noktada üye ülkelerin kendi mevzuatlarına bağlı kalmaları dört temel özgürlüğe aykırılıklar
oluşturabilmektedir. Bu özgürlükler eşyaların serbest dolaşımı, sağlanan hizmetlerde serbestlik, kişilerin serbest
dolaşımı ve sermayenin serbest dolaşımı olarak belirtilmektedir (Terra ve Wattel, 2012: 30).
Ülkelerarasındaki iletişim kolaylıkları, yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin artması dünya genelinde olduğu gibi
AB’de de serbest dolaşım hakkının tanınmasıyla vergi matrahlarını da hareketli hale getirmekte, matrahın daha
1 Anlaşma Metni için Erişim :
http://www.abgs.gov.tr/files/pub/antlasmalar.pdf(16.07.2014)
2 Anlaşma Metni için Erişim :
http://www.abgs.gov.tr/files/pub/antlasmalar.pdf(16.07.2014).




