Previous Page  379 / 514 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 379 / 514 Next Page
Page Background

Muhlis BAĞ

n

368

mıştır. Yaşanan olayları açıklamaya çalışan farklı uzmanların değişik zeminlerde Ukrayna’nın bölünmüşlüğü ve

kimlik sorunu, Ukrayna siyasetinin kısır yapısı, halkın ekonomik öncelikleri ya da Ukrayna ve Rusya arasındaki

ilişkilerin tarihsel boyutu gibi etkenlerin genellikle bir ya da bir kaçına atıfta bulundukları görülmüştür. Bu sebep-

le yapılan değerlendirmelerin açıklayıcılığının, konunun tüm yönleriyle kapsamlı şekilde ele alınmadığı oranda,

zayıfladığı değerlendirilmiştir.

Yaşanan bu gelişmelere açıklayıcılığı yüksek değerlendirmeler yapılmasına fırsat kalmadan, Rusya’nın Kırım’a

asker çıkarması ve statüsünü tartışmaya açması sorunu bölgesel hatta pek çok açıdan küresel bir kriz haline getir-

miştir. Kırım’a müdahale edilmesi ve statüsünün tartışmaya açılması, Batı dünyası ile Rusya Federasyonu arasında

Soğuk Savaş dönemini aratmayacak şiddette gerilimlere neden olmuş beraberinde bünyesinde bölgesel bir savaşa

dönüşme riskini barındıran düşük yoğunluklu silahlı çatışma ve küresel finansal müdahaleleri getirmiştir.

Sorunun ülke içi meseleden küresel krize dönüşme şekli şüphesiz uluslararası ilişkiler disiplini tarafından üzerin-

de çalışılmaya değer örnek bir olaydır. Özellikle iç-dış politika ilişkisine dikkat çekerek dış politika analizi yapan

yaklaşımlar meseleye tatbik edilerek faydalı örnek durum çalışmaları yapmak mümkündür. Ancak bu çalışmanın

asıl sorusu, Kırım’a yapılan müdahalenin neden bir süredir devam eden anlaşmazlıkların seyrinde radikal deği-

şimlere sebep olduğuna ilişkindir. Kırım’a yapılan müdahalenin anlamı nedir? Ülkeler arasındaki ikili, bölgesel ya

da küresel ilişkilere etkisi ve olası sonuçları neler olabilir? Kırım’a müdahale yapılmadan önce daha sınırlı sayıda

aktörün rol aldığı siyasi kriz, Kırım’a müdahale anından itibaren nasıl çok daha fazla sayıda aktörün dahil olduğu

bir güvenlik krizi haline gelmiştir? Kısacası Kırım neden bu kadar önemlidir?

Bu soruların cevaplanabilmesi için Kırım’ın siyasi tarihinin kapsamlı olarak incelenmesi ve jeopolitik konumu-

nun ayrıntılı olarak analiz edilmesi gerekmektedir. Mümkün olduğunca çok sayıda kaynak üzerinde yapılacak ve

saha çalışmalarını ihtiva edecek, siyasi tarih ve jeopolitik eksenli bir çalışma günümüzde yaşanan olayları anlam-

landırma ve geleceğe yönelik tahminlerde bulunma konusunda ancak yeterli olabilecektir. Şüphesiz ki, böyle bir

gayret daha geniş kapsamlı bir çalışmayı gerektirmektedir. Bu çalışmada ise ifade edilen sistematik çerçevesinde

sınırlı tespitlerde bulunma gayreti ile konuya farklı bir yaklaşım geliştirilmeye çalışılacaktır.

Bu kapsamda sonraki bölümde Türkiye ve Rusya eksenlerinde Kırım’ın tarihi önemine vurgu yapılacaktır. Tür-

kiye ve Rusya ilişkilerinin siyasi tarihi incelendiği zaman Kırım’ın statüsünün geçmişte de bugünküne benzer

şekilde dramatik değişimlere neden olup olmadığı ortaya konulacaktır. Müteakiben Ukrayna’nın yapısı ve bu yapı

ile Kırım arasındaki karşılıklı etkileşim incelenerek, meselenin sebepleri tespit edilmeye çalışılacaktır. Dördüncü

bölümde ise Kırım’ın günümüzde taşıdığı jeopolitik önem ifade edilerek, sorunun olası sonuçlarının incelenme-

sinde kullanılacak temel veriler sağlanacaktır. Beşinci bölümde, güncel olayların seyrinden bahsedilerek durum

tespiti yapılması amaçlanacaktır. Son bölümde ise önceki bölümlerde yapılan incelemeler neticesinde varılan

sonuçlar birlikte değerlendirilerek, yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin güvenliği açısından taşıdığı önem değerlen-

dirilmeye çalışılacaktır.

2. Türkiye ve Rusya Eksenlerinde Kırım’ın Tarihi Önemi

Türkiye Cumhuriyeti’nin önceli olan Osmanlı Devleti ve Rusya Federasyonu’nun önceli olan Çarlık Rusya’sı ara-

sındaki ilişkilerde Kırım kritik bir öneme sahip olmuştur. İfade edilen önemin açık şekilde ortaya konulması,

günümüzde yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin güvenliğine olan etkisinin tespit edilebilmesinde büyük bir değer

taşımaktadır.

Osmanlı Devleti ile Kırım arasındaki münasebetin başlangıcı İstanbul’un fetih tarihi olan 1453 yılına kadar geri

götürülebilir. İstanbul fethedildikten sonra doğal olarak Karadeniz bölgesinin önemli suyolları el değiştirmiş, bu

durum ise bölgede yeni bir mücadele başlatmıştır. Karadeniz’de faaliyette bulunan Kırım’daki Cenevizliler sebebiy-

le Osmanlı Sultanı ve KırımHanı arasında başlayan ilişkiler 1454 yılında düzenlenen müşterek bir harekâtla Kefe’yi

Cenevizlilerden alma uğraşı ile devam etmiş ve yaklaşık 20 yıl sonra 1475 yılında Kefe ve Kırım Yarımadası’nın

güney sahilleri fethedilmiştir. 1478’de ise Kırım’daki Osmanlı otoritesi pekiştirilmiştir (Fisher, 2009:18-25).

Osmanlı Devleti’nin İstanbul’un fethi ile başlayan yükseliş döneminde öncelik verdiği konulardan birisi olan

Karadeniz’de hâkimiyet kurma çabasında Kırım’ın taşıdığı önem, yarımadanın fethi ile birlikte, tüm Karade-