Previous Page  228 / 514 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 228 / 514 Next Page
Page Background

Kamu Hizmetlerinin Piyasalaşması: Kamu Özel Sektör İşbirliği Modelleri ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Üyeleri Örneği

217

n

KÖSİ uygulanması hala bir tabu olarak görülmekte ve söz konusu yatırım ve hizmetlerin kamu otoriteleri tarafın-

dan yürütülmesi yönünde halkın yaygın beklentisi dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, kamu görevlileri bakımın-

dan işini kaybetme endişesi ile kamu hizmetlerinde görülebilecek aksaklıklar etkili olmaktadır. Kamu hizmetle-

rinin özel kişiler eliyle yürütülmesine ilişkin olarak ortaya çıkan refleksin temelinde; düzenlilik, süreklilik, eşitlik

gibi kamu hizmetlerine egemen olan temel ilkelerin aşındırılacağı ve kamu hizmetlerinin nicelik ve niteliğinde

sorunlar yaşanacağı endişesi bulunmaktadır (Uz, 2007: 1173).

KÖSİ modellerinde kamu menfaatiyle özel sektör menfaatinin dengelenememesi nedeniyle başarısızlıklar yaşana-

bilmekte özel sektör lehine sonuçlar oluşabilmektedir (Gürkan, 2014: 40). İşlemmaliyetlerinin iyi hesaplanmama-

sı, hizmet standartlarının kaliteli ve ayrıntılı tanımlanmaması, toplumsal önceliklerin gözetilmemesi, saydamlık

ve hesap verilebilirliğin olmaması durumunda KÖSİ uygulamaları olumsuz sonuçlar doğuracaktır (Emek, 2010:

51).

KÖSİ modellerinde özel sektörün herhangi bir sebeple yükümlülüklerini yerine getirememesi halinde, kamu hiz-

metlerinin devamlılığı gereği hizmeti kamu kesimi üstlenecek, bu ise kamu harcamalarının ertelenmesi anlamına

gelecek ve projeden beklenen faydanın alınamamasına neden olacaktır (Gürkan, 2014: 38).

KÖSİ uygulamalarının uluslararası standardizasyonu henüz sağlanamadığından, bu projelerin standart değerlerle

finansal kayıtlarının tespiti yapılamamakta ve bu durum hükümetlerin bütçe planlarını bozmaktadır (Gürkan,

2014: 40).

İstikrarsız siyasi ortam, güçlü sermaye piyasalarının eksikliği, ihale maliyetlerini kontrol etme ve dağıtmada yeter-

siz araçlar, deneyimsiz hükümet organları KÖSİ uygulamalarının başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olmakta-

dır (Şahin-Uysal, 2008: 42).

Kamu tarafından sunulan hizmetlerin bu ortaklıklar çatısı altında gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesine dair

karar, kamu yararı gözetilerek alınmaktadır. Nitekim sunulacak hizmetlerin KÖSİ çerçevesinde yapılması, proje-

nin maliyetinin doğru tahmin edilememesi veya özel sektörün proje kapsamındaki faaliyetlerinin yeterli ölçüde

denetlenmemesi gibi nedenlerden dolayı her zaman en iyi sonucu vermeyebilmektedir (Değertekin, 2010: 27).

KÖSİ modellerine yabancı sermayenin ilgisi, yabancılaşma ve kapitülasyonları çağrıştırabileceğinden kamuoyu

tepkisi oluşabilmektedir (Tekin, 2007: 12).

KÖSİ modelinin karın özelleştirildiği, buna karşılık farklı türdeki risklerin kamusallaştırıldığı bir örgütlenme

modeli olduğu, karmaşık bir ilişkiler yumağına dayanan sözleşme sistemini egemen kılarak idarenin bütünlüğüne

zarar verdiği, denetlenemezlik, hatta yönetilemezlik sorunlarına yol açtığı yönünde iddialar da mevcuttur (Kara-

su, 2009a: 90).

6. Dünyada KÖSİ Uygulamaları

Dünyadaki ilk KÖSİ uygulamaları 17. ve 18. yüzyıllarda, ağırlıklı olarak kanal ve köprü yapımında imtiyaz siste-

miyle gerçekleşmiştir. Bazı altyapı hizmetleri Avrupa’da 19. yüzyılda özel sektör tarafından kurularak işletilmiştir.

20. yüzyılda -özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında- bazı ülkelerde (Fransa, İtalya, Japonya ve ABD) özellikle

karayolu ağlarının inşasında KÖSİ uygulamaları yaygınlaşmıştır. 1990- 2009 yılları arasında Avrupa’daki tüm

KÖSİ projelerinin üçte ikisi İngiltere’de gerçekleşmiştir. Söz konusu nedenle bu ülke, hem toplam KÖSİ proje

sayısı, hem de değeri itibariyle ilk sırada bulunmaktadır (Sözer, 2013: 216). KÖSİ’ler İngiltere’de Özel Finans

Girişimleri (Private Financial Initiative: PFI) olarak öne çıkmıştır. İngiltere’de en çok KÖSİ yatırımı sırasıyla ulaş-

tırma, çevre, eğitim, sağlık ve genel hizmetler sektöründe gerçekleşmektedir. İngiltere’de KÖSİ yoluyla yapılan

yatırımların, toplam kamu yatırımlarına oranı yıllar itibariyle (AB ülkelerinde ortalama % 5 düzeyinde) % 10-

15’lere ulaşmıştır (OECD, 2008: 28)

.