Previous Page  137 / 514 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 137 / 514 Next Page
Page Background

Mehmet CURAL, Arınç BOZ

n

126

gündeme gelmesini sağlamıştır. Bir ülke ekonomisinde istikrarın var olabilmesi için öncelikle mali disiplinin mev-

cut olması gerekir. Nitekim mali sürdürülebilirlik analizi, son yıllarda Dünya Bankası’nda yapılan makroekono-

mik analizlerin gerekli bir unsuru olmaya başlamıştır.

Sürdürülebilirlik, bir ülkenin borçlarını ödeyebilme gücünün olmasına (solvency) yakın bir kavram olmakla

birlikte hükümetin borçlarını ödeyip ödemeyeceğinin değerlendirilmesi mali sürdürülebilirlik analizinin

sadece

bir parçası olarak görülmektedir. Mali sürdürülebilirliğin hükümetin borçlarını ödeyebilme gücü yanında aynı

politikalar setini koruyabilme gücüne karşılık geldiği belirtilmektedir. Öyle ki, mali ve/veya parasal politikaların

belli bir bileşimi mevcut iken hükümetin bu politika bileşimini belirsiz bir biçimde koruması halinde mali sür-

dürülemezlik (fiscal insolvency) oluşacağı belirtilmektedir. Mali sürdürülebilirlik analizinin temel rolü, hüküme-

tin borçlarını geri ödememesi ile ilgili olmayıp zamanlararası

bütçe

kısıtıyla tutarlı olan alternatif politikaların

makroekonomik sonuçlarıyla ilgilidir. Bu kısıt çeşitli finansman kaynaklarıyla sağlanabilse bile uygulanan poli-

tikaların makroekonomik sonuçları ve zamanlamasının farklı olabilir (Berke, 2008:140). Mali sürdürülebilirlik,

ülkelerin gelecek dönemde borçları üzerindeki mali yükü üstlenebilme yeteneklerine ilişkindir. Sürdürülebilirlik

ülkelerin gerekli kamu hizmetlerini sağlarken ve yaşanan değişimler karşısında politika ayarlamaları yaparken

kamu borçlarında yüksek artışlardan kaçınmaları anlamına gelmektedir.

Gerek teorik gerekse ampirik literatürde mali sürdürülebilirlik yerine zaman zaman bütçe açıklarının sürdürü-

lebilirliği (sustainability of budget deficit) borçların sürdürülebilirliği (sustainability of debt) gibi kavramların

da kullanıldığı görülmektedir. Borçlanmanın sürdürülebilirliği kavramından ne anlaşılması gerektiği noktasında

kesin bir tanımlama söz konusu değildir. Borçlanmanın sürdürülebilirliği kavramı en basit haliyle, kamu borç

stokunun milli gelire oranının uzun dönemde sabit kalması o borç stokunun sürdürülebilir olduğunu gösterir

(Geither, 2002:5). Tanımı biraz daha açarsak, kamu borç stokunun milli gelire oranının makul olduğunu kabul

ettiğimiz bir dönemi baz alarak, kamu borcu/milli gelir oranının bu düzeyde kalması gerektiği ve uzun dönem-

de bu düzeyi korumamızı sağlayacak şekilde, kamu borçlanma seneti arz ve talebinin eşit olması gerekmektedir

(Edwards, 2002:2).

Borç sürdürülebilirliğinin ampirik olarak değerlendirilmesinde genel kabul gören teorik çerçeve, kamu borçları-

nın GSYİH’ya oranına odaklanmaktadır. Bu oran, istikrarlı bir trend izliyorsa veya düşüyorsa borç sürdürülebilir

olduğu genel kabul görmektedir. Bu oran artıyorsa borç sürdürülebilirliğine ilişkin olumsuz beklentilerden kay-

naklanan kırılganlıklar oluşmaktadır. Özellikle piyasaları yeterli derinliğe ulaşmamış ve dış şoklardan aşırı etkile-

nen gelişmekte olan ülkelerde, reel borçlanmanın artışı yapısal bir kırılganlık olarak algılanmaktadır. Reel olarak

borçlanmanın gelecek yıl daha yüksek olması piyasalarda bekleniyorsa, ceteris paribus, daha yüksek reel faiz oranı

ile birlikte daha düşük büyüme ve daha düşük birincil fazla beklentisi oluşmaktadır.

Başka bir tanıma göre, eğer kamu yükümlülükleri varlıklarından yüksek ise devlet borçlarını ödeyemez duruma

düşer (Tanner ve Lui, 1994:53). Literatüre bu duruma acze düşme (insolvency) denilmekte ve kamunun gelirini

artırmadan borçlarını ödeyemeyeceği anlamına gelmektedir. Bu durumda dış borçlanmada moratoryum; iç borç-

lanmada ise konsolidasyon anlamına gelmektedir. Sonuçta, ülkenin uzun süreli bir borçlanma kriziyle karşılaş-

ması kaçınılmaz olmaktadır.

Belirtmek gerekir ki borçların sürdürülebilirliği, bütçe açıklarının sürdürülebilir olduğu anlamına gelmemekte-

dir. Çünkü bütçe açıklarının sürdürülebilirliği borçların yanı sıra; reel büyüme oranı, enflasyon oranı, para arzı

gibi makroekonomik değişkenlerle de ilişkilidir. Borçların sürdürülebilirliği, bütçe açıklarının sürdürülebilirliği

için gerekli bir koşul iken, bütçe açıklarının sürdürülebilirliği de mali sürdürülebilirlik için gerekli ancak yeterli

olmayan bir koşuldur. Bu üç sürdürülebilirlik kavramı arasındaki ilişkiyi Doğu Avrupa ülkelerinde hediyelik eşya

olarak satılan matruşkalara benzetmek mümkündür. En dıştaki mali sürdürülebilirlik, onun içindeki bütçe açık-

larının sürdürülebilirliği, onun da içindeki ise borçların sürdürülebilirliğidir (Şen vd., 2010).

Yüksek borç oranlarına sahip ülkelerde birincil dengenin fazla vermesi mali sürdürülebilirliğin sağlanması açısın-

dan hayati önem taşımaktadır. Çünkü faiz dışı fazla kadar, kamu daha az borçlanma ve borç yükünü daha fazla

azaltabilme şansına sahip olmaktadır. Ayrıca ülkelerde ekonomik istikrarsızlıkların giderilmesi ve mali disiplinin

sağlanması için mali kurallar uygulanmaktadır. Bir ülkede mali disiplinin olmayışı özellikle uluslararası serma-