Esra İŞBİLEN, Armağan CANAN
n
494
11. Slovenya
2004’te AB’ye katılan Slovenya, 2007’de de para birimini Euro’ya dönüştürmüştür. 2008-2009 finansal krizi ban-
kacılık sektörünü alt üst etmiş olup krizin etkisi devam etmektedir
(Sendika.org, 2013/02/28). Ekonomik krizden
çıkmak için neoliberal politikaları hızlandıran hükûmet, bütçe kesintileri ve reformlar uygulamakta ve bu şekilde
krizin yükünü halkın omuzlarına yıkmakla suçlanmaktadır. Söz konusu durum, binlerce kişinin katıldığı protes-
tolara yol açmıştır.
Durumun yansıması olarak, işçilerin iş yavaşlatma eylemleri (UND, 2010/09/30), memur sendikaları eylemleri
(Demirkan, 2012/04/18) yada sanatçıların (bütçe kesintilerini protesto etmek amacıyla) ‘maske yakma’„ eylemleri
örnek verilebilir.
Ekonomik krizle halkın her geçen gün daha çok yoksullaştığı ülkede kriz, muhalefet eksenine yolsuzlukları da
eklemiştir. Yolsuzlukla ilgili en büyük haber, Başbakan Janez Jansa’nın adının - bir yıllık görev süresince- çok
sayıda yolsuzluk iddiasıyla anılması olmuştur. İddiaların konusu vergilerinde düzensizlik, hükümetin ihale süreç-
lerinde Jansa’nın ortağı olduğu şirketlerin pay alması ve haksız kazanç olup, iddialar özerk Yolsuzluğu Önleme
Komisyonu tarafından belgelenmiştir. Yolsuzluğun yanı sıra, özellikle vergilendirme sisteminde yaptığı değişik-
likler ile toplumun alt ve orta sınıflarının büyük tepkisini çeken hükûmet, sokak eylemleriyle sarsılmıştır. Geliş-
melerle koalisyon ortaklığından azınlık konumuna düşen Slovenya Demokratik Partisi’nin hükümetten düşürül-
mesine karar verilmiştir. Böylece Kasım 2012’de başlayan hükümetin istifasını talep eden eylemler Şubat 2013’de
başarıya ulaşmıştır. Söz konusu eylemlere katılımın 25 bin kişi civarında olduğu kaydedilmiştir.
Slovenya’da işsizlik oranı ise yüzde 12’ye yükselmiş durumdadır. Özet olarak söyleyecek olursak, Slovenya yol-
suzluk, işsizlik ve ekonomik sorunlarla mücadele etmekte olup “Avrupa’nın yeni Yunanistan’ı” olarak adlandırıl-
maktadır (ETHA, 2013/02/09).
12. Türkiye
Çalışmanın bu bölümü ağırlıklı olarak Türkiye’nin en büyük kitlesini yaratmış ve uzun soluklu eylemi olan Gezi
Parkı Eylemleri’ne ayrılmıştır. Ancak bu sürecin oldukça dinamik yapısı, birçok disiplin tarafından incelenmesini
mümkün ve gerekli kılmaktadır. Çalışmamızda yalnızca eylemlerin nedenleri, katılımcı profili ve sosyal medyanın
etkisi üzerinde durulmuştur. Eylemlerden sonraki sürece ise platform oluşturma fikri bölümünde değinilmiştir.
Türkiye’de 27 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iş makineleri Taksim’e yönelmiş, Taksim
Gezi Parkı’nın bir duvarı yıkılmış ve parktaki ağaçlardan beş adedi yerinden sökülmüştür.
Ancak süreci incelerken söz konusu ağaçların neden değil, sonuç olduğu hususu dikkat çekici bir önermedir. Gezi
öncesi hükûmet-halk çatışmaları, anlaşmazlıkları ve eylemler önermeyi doğrular niteliktedir. Gezi Parkı Eylemleri
öncesinde ülkede gerginlik yaratan konulardan biri İstanbul’da yapılacak üçüncü köprünün ismi olmuştur. Köprü
için Yavuz Sultan Selim’in seçilmesine Alevi yurttaşlar tepki göstermiş ve başbakan “kim ne derse desin ismin
değiştirilmeyeceği” şeklinde beyanda bulunmuştur. Diğer taraftan, alkol düzenlemesi “özel yaşama müdahale ve
dinsel kısıtlama” şeklinde yorumlanmış ve halkın bir kesiminden tepki toplamıştır. Söz konusu düzenlemeleri
ve beyanatları genişletmek mümkündür. Kadınlara yönelik bireysel özgürlüklere müdahaleyi içeren açıklama-
lar, sokaklardan kaldırılan masalar, Reyhanlı bombalanması sonrası koyulan basın yayın yasağı, eleştirel haber
yapan gazeteci ve televizyoncuların işinden olması veya tutuklanması, eleştiri yapan sanatçıların tutuklanması
veya linç kampanyasına maruz kalması, Uludere’nin sorumlularının tespit edilmemesi, Hrant Dink cinayeti ve
ardından yaşanan terfiler, iş kazalarıyla ölüm ve sakatlanma sayılarındaki artışlar ve buna karşın hiçbir önlem
alınmaması (Badiou vd., 2013: 299), Haydarpaşa Garı’nın otel ve AVM yapılma (Çaylak, 2012/11/16) kararı,
Emek Sineması’nın yerine AVM yapılmak üzere yıkılması nihayet 27 Mayıs’ta mahkeme kararı olmaksızın Gezi
Parkı’na iş makinelerinin girmesiyle birleşince Ahmet İnsel’in tanımıyla “hassasiyet ayaklanması” yaşanmıştır.
Böylece Gezi Parkı süreci başlamıştır.
Gezi eylemlerini Türkiye’deki diğer eylemlerden ayıran, heterojen bir grubu 19 gün boyunca Gezi Parkı’nda barış
ve dayanışma içinde tutan nedir sorusuna cevap verilebilmek için katılımcı profiline bakmak gerekecektir. Objek-
tiflik kriterlerine hassasiyet gösterdiğini düşündüğümüz Konda Araştırma ve Danışmanlık Şirketi sonuçlarına




