Esra İŞBİLEN, Armağan CANAN
n
496
Gezi süreci içeriği bakımından eylemlerin dışında başka bir boyutla da dikkat çekicidir: Gezi Parkı’nda çadırı,
imece usulü sofraları, revir ve kütüphanesiyle bir “yaşam alanı” kurulmuştur. Bu kısım ayrıca önem taşır. Zira,
dayanışmanın örneği çadır, yemek, revir ve kütüphane dünyadaki tüm sosyal adalet politikalarının temeli olan
barınma, beslenme, sağlık ve eğitimin parasız, yaygın ve herkes için olmasını ifade etmektedir (Göztepe, 2013:
196).
Yukarıda sayılan ve zenginleştirilmesi mümkün müdahale ve baskılara verilen tek tepki Gezi eylemleri değildir.
Öncesinde, yukarda sayılan gerekçelere istinaden düzenlenen eylemler olduğu gibi, Gezi sonrası dönemde de
birçok farklı grup tarafından, farklı konulara tepki olarak eylemler düzenlenmiştir. Gezi’de yaşamını kaybedenler
için gerçekleştirilen eylemler, kadın cinayetleri ve kadın hak ihlallerine karşı başta kadın hareketleri olmak üze-
re çeşitli STK’ları tarafından gerçekleştirilen eylemler, Aralık ayı yolsuzluk protestoları, “internetime dokunma”
eylemleri, Soma’da yaşamını kaybedenler için düzenlenen eylemler Gezi’den sonra karşımıza çıkan başlıca sokağa
çıkma nedenleridir.
Sonuç olarak, diğer ülke eylemlerinde de incelediğimiz gibi, Gezi Parkı Protestoları, evrensel bir sürecin Türkiye’ye
yansımasıdır. Ancak kendine özgü koşullarla birleşmiş, kendine özgü refleksler ve özgün bir ruh oluşturmuştur.
Bu anlamda yerel ve evrensel konjonktürle birleşmiş olan süreç, Türkiye tarihinde bir “dönüm noktası” olarak
ifade edilebilir (Kongar, Küçükkaya, 2013:92)
13. Yunanistan
2008 yılından beri girdiği ekonomik krizden kurtulamayan ve işsizlik oranının %20’nin üzerine çıktığı Yunanistan,
çeşitli sebeplerle sokak eylemlerinin odağı haline gelmiştir (Yunanistan işsizlik oranı,
http://www.tradingecono- mics.com/greece/unemployment-rate). Eylemlerin başlangıcı sayılabilecek olan 2008 yılında Alexandros Grigo-
ropoulos adlı 15 yaşındaki çocuğun polis tarafından öldürülmesinin ardından halk, Yunanistan’ın nerdeyse tüm
şehirlerinde şiddetli eylemlere girişmiş; hükûmetin özür dilemesini, iç işleri bakanının istifa etmesini ve sorumlu
memurların hapis cezası almasını sağlamıştır. Her yıl Alexandros’un ölüm yıl dönümünde Yunanistan’da eylem-
ler yapılmaktadır (Dünya Bülteni, 2013/12/06).
2011 yılında Syntagma meydanı, temsili demokrasiye alternatif olarak popüler toplulukların, tartışmaların ve doğ-
rudan demokrasinin yer bulduğu eylemlere sahne olmuştur. Meydandaki kişiler; sağ-sol, politik-apolitik, yaşlı-
genç ayrımı olmaksızın bir araya gelerek bu forumlarda buluşup tartışmışlardır. Eylemci profili Türkiye’deki Gezi
protestolarına benzer şekilde, kendilerini temsil edenlere karşı “orantısız zeka” kullanabilecek seviyede eğitimli ve
demokratik değer bilincine sahip kişilerden oluşmuştur. Ve yine benzer şekilde hükûmet ve polis şiddet kullana-
rak protestoları bastırma, hatta kimyasal silahlar kullanma seçeneğine başvurmuştur (Chakrabortty, 2011/06/19)
(Tsiridis, 2011).
Yunanistan’da 2010 yılının Mayıs ayında başlayan ikinci eylem dalgası 2012 yılının yazına kadar uzanmıştır.
Eylemlerin dahilinde genel grevler olduğu kadar arka arkaya yapılan seri haldeki gösteriler de vardır (2010-12
Greek Protests,
http://en.wikipedia.org/wiki/2010%E2%80%9312_Greek_protests). Yunan hükûmeti IMF ve AB
önerileriyle (Roos, 2011/10/05) uyguladığı neoliberal politikalar nedeniyle (Tsiridis, 2011) o kadar çaresiz kal-
maktadır ki elektrik kesintisi yaşanmaması için elektrik idaresi (DEH) memurlarının grevlerini engellemek üzere
seferberlik yasası uygulamaktadır. Çalışanlar DEH’in %30’unun özelleştirilmesini protesto etmek için greve git-
mektedirler. O kadar ki, uygulamaya uymayan kişilerin işten çıkarılması söz konusudur (Hürriyet, 2014/07/05).
Benzer bir eylem, 2013 yılında Yunanistan Madencilik ve Metalurji Şirketi (LARKO) işçilerinin tüm savunma
sanayinin özelleştirilmesi karşısında yaptıkları 24 saatlik eylemdir (Panagapoulos, 2013/09/10).
Yunanistan’daki eylemlerin önemli bir kısmı ekonomik ve sosyal kazanımların kaybedilmesi nedeniyle ortaya
çıkmış gibi gözükse de, altta yatan sebep bir doğrudan demokrasi isteğinin yeşermesi ve halkın bunu dile getirmesi
için eylemlerden başka yol kalmamış olması gibi durmaktadır. 2008 yılından beri Yunanistan’da yaşananlar siya-
sal alanda sol partilerin birleşerek oluşturduğu Syriza adlı partinin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde birinciliği
almasına yol açarken (Michalopoulos, 2014/05/26), sivil inisiyatifler konusunda da büyük değişimler yaşanmasına
sebep olmuştur.




