Previous Page  192 / 514 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 192 / 514 Next Page
Page Background

Karadeniz’in Kirliliği ve Katılımcı Çözüm Önerileri

181

n

larının en az liberal ekonomiler kadar planlı ekonomilerin de sorunu olduğunu ya da çevre sorunlarının sistemler-

üstü ve evrensel bir olgu olarak karşımızda durduğunu göstermektedir.

Karadeniz’de radyoaktif kirlilik (Radyonükleidler) konusunda, Uluslararası Atom Ajansı (IAEA) sponsorluğu

ve desteği ile Karadeniz’deki radyonükleid seviyesine yönelik ciddi çalışmalar devam etmektedir. Karadeniz’deki

bazı radyonükleid konsantrasyonları Akdeniz’dekinden daha yüksektir. Ancak okyanuslarda ve Akdeniz’’e ölçü-

len radyonükleidlerin, radyolojik sonuçları konusunda araştırmalar, Karadeniz antropojenik radyonükleidlerin-

den yayılan radyasyon dozunun düşük olduğunu göstermektedir. IAEA’nın bu alandaki araştırmaları uluslararası

geniş kapsamlı devam etmektedir. Projeye Türkiye’den Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi katılmaktadır (Top-

çuoğlu, 2000).

Ayrıca 1999 yılında Macaristan’daki bir altın işletmesinin asit havuzunun patlaması sonucunda Tuna Nehri ile

Karadeniz’e akan ve en şiddetli zehir olarak tanımlanan siyanür de eklendiğinde, “kirlenme” kavramı yerine

“öldürme” kavramını kullanmanın daha doğru ve yerinde olduğu söylenebilir.

Bunların etkileri o denli çoktur ki, bu etkileri ancak gruplandırarak incelemek olasıdır. Ancak şöyle özetlenebilir

(Emiroğlu, 2000):

• Bir yıl içinde, bu denli zehirli atıkla kirlenen Karadeniz’de balık ve midye türlerinin hızla deformasyona uğra-

dığı ve tür sayısında da azalma olduğu gözlenmektedir.

• Sözü edilen atıklardan fosfat bileşikleri, su yüzeyinde yaşayan bazı yosunların anormal gelişmesine de neden

olmaktadır. Bunun sonucunda da, su yüzeyinde ve yüzeye yakın kısımlarda hızla gelişen yosunlar, güneş ışın-

larının su yüzeyinden en fazla on metre derinliğe nüfus etmesine olanak vermektedir.

• Güneş ışınlarının daha derine ulaşmaması sonucunda ise, alg tipi bitkilerle balıkların büyük ölçüde besin kay-

nağı olan planktonlar yok olmaktadır.

• Güneş ışığı alamayan alglar fotosentez yapamamakta ve sonuçta suya oksijen verememektedirler.

• Planktonlar ise sudaki oksijen tükenmesi sonucunda yaşamlarını sürdürememektedirler.

• Zehirli kimyasal atıklar nedeniyle Karadeniz ekolojik bakımdan giderek deformasyona uğramaktadır.

• Bu denize akan nehirler üzerinde kurulan barajlar sonucu, tatlı su gelimi azalmaktadır. Bu da sonuçta, zaten

az bir derinliğe kadar olan mevcut tatlı su tabakasının incelmesine neden olmaktadır. Bunun da ötesinde, üst

tatlı su tabakasının incelmesi, alt katmanlardaki hidrojen sülfürün giderek yüzeye çıkmasına neden olabilecek

bir olgu başlatmıştır.

• Uzmanların belirttiklerine göre, deniz üzerinde büyük bir patlama ile yangın çıkma olasılığı yüksektir. Böyle

bir yangında ise, başka Kırım Yarımadası olmak üzere, çevre ülkelerde milyonlarca kişi yaşamını kaybedebile-

cektir.

Karadeniz’i kirleten sadece ağır metaller değildir. Karadeniz’i canlılar da kirletmektedir. Başta hamsi olmak üzere

uskumru, lüfer, mersin ve riga gibi balıkları katlederek, deyim yerindeyse denizi çöle dönüştüren canlılar da kir-

lilikte önemli rol oynamaktadırlar. Rusya Okyanus Araştırma Merkezi’nde iki Türk bilim adamının da katıldığı

çalışmalarla “Mnemigosis Leldyi” adlı “taraklı medüz” familyasından bir tür denizanası belirlenmiştir. Bu canlı

etle beslenmektedir yani etoburdur. Oksijen gereksinimi ile Karadeniz’de zaten az olan oksijeni çalma gayreti

içeresindeki alg tipi yosunların bu işlevi, diğer denizanalarının yanı sıra bu taraklı medüz familyasından olan

denizanalarının da olağan dışı çoğalmasına neden olmaktadır. Ayrıca akarsularla ve çeşitli şekillerde kirletilen

Karadeniz’de daha önceleri görülmeye alışık olunan yunus, fok, mersin balığı ve istiridyeleri tamamen yok etmiş

durumdadır. Diğer balık türlerinin de geleceği hiç parlak değildir, Karadeniz’de balıkçı tekneleri artık boş gez-

mektedir (Emiroğlu, 2000).

Karadeniz’de kirlilikten kaynaklanan kayıplar ve tehlikeler sadece bunlarla kalmamaktadır. Turizm sektörü-

nü de doğal olarak büyük ölçüde tehdit etmektedir. Kirlilik nedeniyle Ukrayna’nın Odessa Plajı kapalıdır, Rus

Çarlığı’nın yazlık sahil saraylarının yer aldığı Kırım Yarımadası’nda irili ufaklı koylar artık işlev görmekten uzak-

tırlar. Romanya’nın dünyaca ünlü Mamaia’sında ise pek çok turistik tesis kapılarına kilit asmış durumdadır. Hatta