Osman Nuri ARAS, Mustafa ÖZTÜRK, Eren ERDOĞAN
n
148
küresel ticaret trendlerine bakıldığında, bölgesel entegrasyonların ve dolayısıyla bu entegrasyonlara yönelik bölge-
sel stratejilerin, ülke ihracatlarında yaşanan artışta önemli role sahip oldukları görülmektedir. Söz konusu realite
ve dış ticarette yaşanan değişme ve gelişmelere paralel olarak Türkiye de ekonomik ihtiyaçların karşılıklı olarak eş
düştüğü coğrafi, tarihi ve kültürel yakınlığa sahip olan ülkelerle gerçekleştirilebilecek ticaret potansiyelini değer-
lendirmek üzere, 2000 yılından itibaren bölgesel dış ticaret stratejileri uygulamaya başlamıştır. Türkiye’nin uygu-
lamaya koyduğu bölgesel stratejilerinin başında ise “Komşu ve Çevre Ülkeler ile Ticaretin Geliştirilmesi Stratejisi”
yer almaktadır (Ayman vd., 2007:267).
2. Türkiye’nin Komşu ve Çevre Ülkeler ile Ticaretini Geliştirme Stratejisi
1963-1976 yılları arasında ithal ikameci bir dış ticaret ve sanayi stratejisi uygulayan Türkiye, 1970’li yıllarda ithal
ikameci stratejinin krize girmesi üzerine, 24 Ocak 1980 kararları ile ithal ikameci strateji yerine ihracata dayalı bir
dış ticaret ve büyüme stratejisine geçiş yapmıştır. Yeni dış ticaret stratejisinin uygulanmaya başladığı 1980’li yıllar,
özellikle komşu ve çevre ülkeler ile ticari ve ekonomik ilişkilerin hızla arttığı bir dönem olmuştur. Nitekim 1980’li
yıllarda Ortadoğu ülkelerinin başı çektiği bir dışa açılma süreci yaşayan Türkiye’nin, bu yıllarda yaptığı ihracatın
yaklaşık %50’sini komşu ve çevre ülkelere yaptığı görülmektedir.
Coğrafi yakınlık, 1980’li yıllarda ticari ve ekonomik ilişkilerde komşu ve çevre ülkelerin ön plana çıkmasının
temelinde yatan nedenlerden birisi olmuştur. Dışa açılımın dolayısıyla küresel ekonomiye entegre olmanın ilk
aşaması olarak da tanımlanabilecek olan süreç, “ihracat pazarlaması” stratejisine (ihracat pazarlaması stratejisi,
iç pazara yönelik üretim yapan firmaların, üretim fazlalarını dış pazarlara, özellikle de yakın komşulara satmaları
üzerine kurulu bir stratejidir) de uygun bir şekilde gelişmiştir (Ayman vd., 2007:260).
Komşu ve çevre ülkeler ile 1980’li yıllarda ticari ve ekonomik ilişkilerde yaşanan hızlı artış ihracatta görülen
önemli artışta birinci dereceden rol üstlenmiştir. Ancak bu artış 1990’lı yıllarda yerini durgunluk, hatta azalmaya
bırakmıştır. 1990’lı yıllarda yaşanan Körfez Savaşı ve Irak’a uygulanan yaptırımlar, Körfez ülkelerinin geçirdiği
çalkantılı dönem ve beraberinde Ortadoğu’ya gerçekleştirilen ihracatın payında yaşanan gerileme ve son olarak
1996 yılındaki Gümrük Birliği sonrası AB pazarının belirli bir doygunluk noktasına gelmesi gibi bir takım olum-
suzluklar, dış ticaret üzerinde kara bulutlar oluşmasına sebep olmuştur. Söz konusu olumsuzluklar, komşu ve
çevre ülkeler ile dış ticaret hacminde durgunluk, hatta azalma yaşanmasının yanı sıra Türkiye’nin klasik pazarları
(AB, ABD ve komşu ve çevre ülkeler) dışındaki yeni pazarlara ulaşmasında da problemlere neden olmuştur. Yaşa-
nan bu olumsuz gelişmeler üzerine Türkiye, dış ticaret hacmindeki payı hızla azalan komşu ve çevre ülkeler ile
ticaretin geliştirilmesi ve bu ülkelerin toplam dış ticaret hacmindeki paylarının artırılması amacıyla, 2000 yılından
itibaren “Komşu ve Çevre Ülkeler ile Ticaretin Geliştirilmesi Stratejisi”ni uygulamaya başlanmıştır.
2000 yılından itibaren uygulamaya konulan “Komşu ve Çevre Ülkeler ile Ticaretin Geliştirilmesi Stratejisi”nin,
yakın muadilleri ile bir takım farklılıklar sergilediği de görülmektedir. Örneğin; AB’nin komşu ülkeler politikası
ile Türkiye’nin “Komşu ve Çevre Ülkeler” stratejisi karşılaştırıldığında bu iki politikanın kapsam olarak farklı
oldukları görülmektedir. AB’nin komşu ülkeler politikası barış, istikrar ve refah ortamını komşu ülkelere yayarak,
komşu ülkelerle siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik alanlarında kapsamlı işbirliğini geliştirmeyi amaçlamakta
olup, bunu gerçekleştirecek hukuki ve mali politikalar ortaya koyarak, bunlar için uygulama alanları oluştur-
maktadır. Türkiye ise komşu ve çevre ülkeler stratejisi ile sadece bu ülkelerle ticaretini, hatta sadece ihracatını
arttırmayı hedeflemekte ve buna yönelik basit teşvik politikaları uygulamaktadır. Bu nedenle AB’nin “Komşuluk
Politikası” ile Türkiye’nin “Komşu ve Çevre Ülkeler ile Ticaretin Geliştirilmesi Stratejisi” arasında isim benzer-
liğinden öte bir benzerlik neredeyse bulunmamaktadır. Türkiye’nin, bu stratejiyi sadece “komşuluk politikası”
olarak algılaması; politika araçlarının da sınır ticareti, sınır ticaret merkezleri, yurt dışı fuar-sergi, ofis-mağaza
destekleri, heyetler halinde ülke çıkartmaları, ihraç ürünleri tanıtım faaliyetleri ve dâhilde işleme rejimi (DİR)
uygulamaları gibi kısıtlı birkaç araçtan öteye geçememesine neden olmaktadır (Ayman vd., 2007:5).
2.1. Strateji’nin Uygulandığı Ülkeler
İki aşamalı bir yapıya sahip olan “Komşu ve Çevre Ülkeler ile Ticaretin Geliştirilmesi Stratejisi”nin uygulama
alanında yer alan ülkeler, “komşu-ön hat ülkeler” ve “çevre ülkeler” olarak iki alt gruba ayrılarak incelenmektedir.




