Utku KIRLIDÖKME
n
362
Öcalan ve aynı yıl Marmara ve Atina depremleri felaketlerinden sonra Türkiye ile ilişkiler normalleşmeye başla-
mıştır. İlişkilerin normalleşmesi sadece Yunanistan tarafından atılan adımlar çerçevesinde değil genel olarak iki
ülke siyasi iradesinin karşılıklı uzlaşmasıyla gerçekleşmiştir. Öte yandan iki ülke arasında yaşanan bu kriz Yunanlı
akademisyenin yorumuna göre aynı zamanda Yunan dış politikasının “modernleşmesinin” tetikleyicisi olmuştur
(Καιρίδης, 2003:309).
Türk ve Yunan halklarının halklar arası diyalogun artması yönünde adımlar atmaları, iki ülke arasında ticari faali-
yetlerin ve turizmin artması da bu yakınlaşmanın tetikleyicileri olmuş, böylelikle yıllardır atılan küçük adımlar söz
konusu tarihteki yakınlaşmanın zeminini oluşturmuştur. Türkiye ile yakınlaşma iki ülke arasındaki sorunların
tamamıyla çözümlendiği anlamına gelmemekle birlikte, diyalog ortamının oluştuğunun göstergesini teşkil etmek-
tedir. Bu yakınlaşmanın somut örneği de Aralık 1999’da Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin AB üyeliği adaylığının
Yunanistan tarafından desteklenmesi ve kabulü olmuştur (Hatipoğlu, 2001:52).
Son dönemde yaşanan tüm bu gelişmelere rağmen Yunan dış politikasının önceliği hâlâ ülkenin askeri güvenliği
temeline dayanmaktadır. Çünkü Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi Yunanistan için bu ülkenin tehdit olmaktan
çıktığı anlamına gelmemektedir. Fakat Türkiye’nin askeri, nüfus, etki sahası gibi faktörlerini dengelemenin sade-
ce askeri gücü hazır kılmakla değil, daha faal ve gerçekçi bir dış politika izlenerek mümkün olacağı anlaşılmıştır
(Kırlıdökme, 2013:43).
3. Yunanistan’ın Güncel Güvenlik Kaygıları
2000’li yıllar itibarıyla Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde yaşanan ihtiyatlı yaklaşımın artarak devam ettiğini
görmekteyiz. İki ülke karşılıklı temaslar, ortak çalışma grupları ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri, ortak pro-
jeler, vs. anılan tarihten günümüze hızla artmaya başlamıştır. Ancak iki ülke arasında sürdürülen görüşmelere
rağmen Kıbrıs ve Ege gibi “yüksek siyaset” konularında halen bir mutabakatın sağlanamamış olması, tarafların
yakınlaşmasının “düşük siyaset” konuları ile sınırlı kalması, birçok çevrede olduğu gibi akademik çevrelerce de
Türk-Yunan yakınlaşmasının geleceğine ilişkin kuşku ve endişelerin dile getirilmesine neden olmaktadır (Dayı-
oğlu, 2013:560).
Bu çerçevede Yunanistan’ın güncel güvenlik kaygıları arasında Türkiye’nin halen başat rolde olduğunu söyle-
menin yanlış olmayacağı düşünülmektedir. Yunanlı akademisyenler tarafından kaleme alınan bir çalışmada iki
ülke arasında Kıbrıs ve Ege Denizi anlaşmazlıkları çözülmediği müddetçe Türkiye Yunanistan’ın temel güven-
lik kaygısı olmaya ve dış politikasının önceliği olmaya devam edeceği teyit edilmektedir (Ντόκος, 2007:39). Söz
konusu yaklaşımı bütün Yunanlı akademisyen ya da Yunanlı siyasilerin benimsediğini söylemek haksızlık olsa da,
Yunanlılar tarafından Yunanistan’ın dış politika ve güvenlik konularında yazılan Yunanca veya yabancı dildeki
çalışmalarda Türkiye öncelik olarak yer almaktadır (Ντόκος, 2007:39). Özellikle güvenlik ve askeri konularda ise
kıyaslama yapılan ülke Türkiye olmaya devam etmektedir.
Her ne kadar Türkiye’de AKP döneminde de iki ülke arasında yakınlaşma devam etmiş ve ediyor olsa da (Dayıoğlu,
2013:564-575), ikili ilişkilerde kronikleşmiş sorunların çözümlerine yönelik adımların atılmadığı/atılamadığı artık
taraflarca kanıksanmıştır. Dolayısıyla neredeyse tüm “varlık” nedenini Türkiye ve Türk tehdidi üzerine inşa etmiş
bir devlet ve ulus için halen Türkiye’nin ülkenin temel güvenlik kaygısı olması “doğal” algılanabilir. Yunanistan’ın
nüfus olarak az olması, bulunduğu coğrafi konum, ekonomik kaynakları, son dönemde içinde bulunduğu ekono-
mik kriz gibi nedenler sıradan bir Yunan vatandaşını her an Türkiye tarafından saldırıya uğrayacağı biçiminde bir
psikolojiye sevk etmektedir. Bu psikoloji aslında 1974 sonrası oluşmuş ve 1980’ler ve 1990’lar boyunca yoğun bir
şekilde etkili olmuştur (Büyükçolak, 2002:91). Aynı durum dış politika için de geçerli olmuş ve halen geçerlidir
demekte sakınca görülmemektedir. Tsoukalis Yunan dış politikasını bu bağlamda açıklarken “Yunan dış politika-
sındaki (bu) patoloji şu aşağıdaki terimlerle özetlenebilir belki: kolayca düşman haline gelebilecek (çok yakın geç-
mişte bunu örnekleri görüldü), statükoya meydan okumaya hazır zor komşularla çevrili bir ülkede zaman zaman
kuşatılma mantalitesine dönüşen güçlü bir güvensizlik duygusu. Bu özellikle Yunanistan’ın, Yunanlıların büyük bir
dış tehdit olarak algıladıkları Türkiye’yle ilişkileri için geçerli” (Tsoukalis, 1999:204) demektedir.
Yunanistan açısından Türkiye’nin temel güvenlik kaygısı olmaya devam etmesi Yunanistan’ın üyesi olduğu
NATO ve AB gibi örgütlerin özellikle son dönem politikalarını benimsemediği anlamını da taşımamaktadır. Bu




