Utku KIRLIDÖKME
n
360
1. Giriş
İkinci Dünya Savaşı’nı müteakip bir İç Savaş yaşayan Yunanistan, Türkiye ile birlikte Batı sistemi içinde yer almış-
tır. Aynı anda (1952) Kuzey Atlantik Örgütü (NATO) üyesi olan Türkiye ve Yunanistan, Kıbrıs meselesinin iki
ülke ilişkilerinde sorun olarak yer almaya başladığı 1960’lara kadar, ilişkilerini Soğuk Savaş şartları gereği nor-
mal şekilde yürütmüşlerdir. Ancak Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler ve özellikle 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Barış
Harekatı ve ardından Ege Denizi sorunları, iki ülkeyi savaşın eşiğine kadar getirmiştir. Öte yandan 1974 yılında
Yunanistan’da yedi yıllık (1967-1974) askeri cunta, Albaylar cuntası son bulmuş ve ülke yeniden demokrasi ile
yönetilmeye başlamıştır.
Yunanistan özeline baktığımızda 1974 yılı sadece Kıbrıs Barış Harekatı ve adanın bölünmesi; demokratik rejim ile
yeniden yönetime geçiş değil, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı sonrası “körü körüne ABD’ye bağımlı” iç ve dış
politikalar izlemenin gözden geçirilmesi ve milli çıkarlar doğrultusunda yeni politikalar uygulanması gerekliliği
anlamına gelmekteydi. Yunanlı akademisyen Thanos P. Dokos’un yorumundan hareketle, anılan tarih itibarıyla
Yunanistan hem savunma hem de dış politikasını Türkiye’den algılanan tehdit, yani “Doğu’dan gelen tehdit” üze-
rine şekillendirmiş, yüzünü ABD’den ziyade Avrupa’ya dönmüş ve Soğuk Savaş gerçeğine, NATO üyesi olması-
na rağmen komünist rejimle yönetilen Kuzey komşuları ve Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştirmiştir (Dokos,
1999:239-245). Böylelikle temel amaç hem ülke içinde hem uluslararası arenada siyasi ve askeri açıdan Türkiye’yi
dengelemek ve Türk tehdidini caydırmak olmuştur. Bu bağlamda özellikle 1974 yılından sonra Gayri Safi Yurtiçi
Hasıla’nın (GSYİH) önemli bir yüzdesi, 1980’lerde GSYİH’nın %6’sı, 1990’larda ise GSMH’nın %5’i savunma
harcamalarına ayrılmıştır (Ντόκος, 2003:246).
Yunanistan Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından oluşan yeni uluslararası ve bölgesel gerçeklere uyum sağla-
makta geç kalmış, örneğin Yugoslavya’nın dağılması sonucunda Bosna’da yaşanan savaş, Makedonya’nın Make-
donya Cumhuriyeti ismi ile bağımsız bir devlet olması gibi gelişmeleri kendi aleyhine yönelik ve Türkiye tara-
fından “çevrelenme” olarak algılamış ve Σωτήρης Βαλντέν’in deyimiyle Yunanistan, 1990-1995 yılları arasında
Balkan sorunun bir parçası olmuştur (Βαλντέν, 2003:408-412). 1995 yılından itibaren Yunan dış politikasının
“modernleşmeye” başlaması ve 1999 Marmara ve Atina depremleri sonrası Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde
yeni bir sayfa açılması ile birlikte savunma harcamalarında ve Yunanistan’ın güvenlik politikasında bir değişime
ihtiyaç var mı tartışmaları cılız da olsa Yunanlı akademisyenler tarafından dile getirilmeye başlamıştır. Lâkin
2008 yılında Yunanistan’da patlak veren ekonomik kriz ülkede uygulanan tüm politikaların (ekonomi, sağlık,
savunma, vs.) sorgulanmasına ve gözden geçirilmesine neden olmuştur. Bu doğrultuda bu çalışmada ilk olarak
Yunanistan’ın Güvenlik Politikasının Gelişimi, ardından Yunanistan’ın Güncel Güvenlik Kaygıları ve son ola-
rak özellikle Ekonomik Kriz Döneminde Savunma Harcamaları değerlendirilecektir. Kısacası 1974’ten itibaren
Yunan dış politikası ve savunma harcamaları ele alınmaya çalışılacaktır. Türkiye ile ilişkilerin normalleşmeye baş-
lamasının, savunma harcamalarına bir etkisinin olup olmadığı sorgulanacak ve ekonomik kriz sürecinde savunma
harcamalarındaki gelişmeler değerlendirilecektir. Aynı zamanda son yıllarda Yunan dış politikasındaki değişim
ve dönüşümün hangi yönde seyrettiği tartışılacaktır
.
Çalışmayı gerçekleştirirken Yunanlı akademisyen ve yazar-
lardan yararlanılmaya dikkat gösterilmiş, atıf ve kaynakçada Yunanca kullanılmıştır.
2. Yunanistan’ın Güvenlik Politikasının Gelişimi
Soğuk Savaşın ilk yıllarında Yunanistan Batı sisteminin oluşturduğu kurumlara üye olmuş ve Kıbrıs sorunun
1974’te doruk noktasına ulaşmasına kadar dış politika da önceliğini komünizme karşı durmak olarak belirlemiş-
tir. Βαληνάκης, bu tarihe kadar Yunanistan dış politikası açısından “başlıca tehlikenin komünist rejimle yönetilen
kuzey komşulardan geldiği” düşüncesinin ve Doğu ile Batı arasında yaşanabilecek olası bir karşılaşmanın Yunan
diplomasi ve strateji çevrelerinin önceliğinde yer aldığını söylemektedir (Βαληνάκης, 2003:20).
Türkiye tarafından Kıbrıs Barış Harekatının düzenlenmesi Yunanistan’da demokrasiye giden sürecin başlangıcı
olmuştur. Kıbrıs sorunu dışında aynı yıllarda Türkiye ile Ege denizinde yaşanan sorunlar ve azınlık sorunları da
eklenince, Türklerin tarih boyunca oluşmuş “öteki” imajının yeniden gündeme gelmesi ve tüm dikkatlerin bu yöne
çevrilmesi kaçınılmaz olmuştur (Kırlı Ntokme, 2005:81). Kıbrıs’ın ilhakını savunan Yunanistan için adanın bölün-
mesi ve bu bölünmüşlüğe giden süreçte müttefik devletlerin, özellikle ABD ve NATO’nun engel olmaması Yunan




