Ekonomik Serbestleşme ve Finansal Kriz İlişkisi: Oecd ve Brııcs Ülkeleri Karşılaştırması
279
n
1.Giriş
Serbestleşme, kapitalist sistemin sürdürülebilirliği ve dönüşümü için gerekli olan temel faktörlerden biri olmuş-
tur. Bu anlamda serbestleşme ticari ve finansal olmak üzere iki aşamalı olarak gelişmiştir. Ticari serbestleşmenin
had safhaya ulaşması ile reel sektördeki kar oranları düşmeye başlamış ve yeni kar alanları arayışı beraberinde
finansal serbestliği zorunlu hale getirmiştir. Bu çerçevede sermaye hareketleri üzerindeki kontroller ve sınırlama-
lar aşama aşama kaldırılmış ve iktisat politikaları da bu çerçevede düzenlenmiştir. Tüm bu gelişmeler kapitalist
sistemin finansallaşması sürecini başlatmıştır. Finans sektörünün reel sektörden çok daha hızlı büyümesi ile sis-
temde finansal sektör krizleri, reel sektör krizlerinden daha sık yaşanmaya başlamış ve bu krizlerin etki alanları
ve şiddeti de artmıştır. Bu duruma en iyi örnek yaşanan 2008 küresel finans krizidir. Bununla birlikte ülkelerin
söz konusu krizlerden aynı ölçüde etkilenmemesi, bazı ülkelerin daha çabuk toparlanması ve krizden daha hızlı
çıkması, bunun nedenlerinin araştırılmasına yönelik çalışmaları arttırmıştır.
Bu çalışma, çoğunluğu gelişmiş ülkelerden oluşan 34 OECD (
Organisation for Economic Co-operation and Deve-
lopment
) ülkesini ve yükselen ekonomiler grubu olarak Brezilya, Rusya, Hindistan, Endonezya, Çin ve Güney
Afrika (BRICS ) ekonomileri kapsamında ele alınmaktadır. Dünya üretiminin ve ticaretinin çok büyük bir oranı-
na sahip olan bu iki ülke grubundan OECD ülkeleri daha serbest ekonomilere sahip iken BRICS ülkelerinin ise
daha korumacı olması ve bu ülkelere ait verilere daha kolay ulaşılması, bu iki ülke grubunun çalışma kapsamında
uygulanan regresyon analizinde kullanılmasını daha anlamlı kılmaktadır.
Çalışma, giriş ve sonuç bölümleri dahil altı bölümden oluşmakta olup, ikinci bölümde kısaca ekonomik serbest-
leşme süreci anlatıldıktan sonra üçüncü bölümde finansal krizler ve 2008 küresel krizine dair genel bir değerlen-
dirme yapılmaktadır. Dördüncü bölümde çalışma kapsamında yer alan OECD ve BRICS ülkelerinin serbestlik
düzeyi ve dünya paylarına yer verilmektedir. Son olarak beşinci bölümde regresyon analizine yer verilerek sonuç
kısmına geçilmektedir.
2. Ekonomik Serbestleşme
1970’lerde Bretton Woods para sisteminin dağılması ve yaşanan petrol şokları, korumacı Keynesyen politikaları-
nın terk edilmesine yol açmıştır. Serbestleşme politikalarının ilk uygulayıcıları ABD ve İngiltere olmuştur. Daha
sonra birçok gelişmiş ülke bu süreci takip etmiştir. 1980’li yılların başından itibaren IMF ve WB’nin yapısal uyum
programları da serbestleşme politikalarına ayak uydurmuş ve kredi talebinde bulunan gelişmekte olan ülkelerde,
ekonomilerin serbestleştirilmesi ve devlet müdahalelerinin azaltılması yönünde politikalar uygulanmaya başla-
mıştır.
IMF ve WB tarafından oluşturulan Kalkınma Komitesi 1990 raporunda, yapısal uyum programları kapsamında
yurtiçi piyasalarının dış piyasalara açılmadan önce serbestleştirilmesi, dış piyasalardaki serbestleşmede ise ödeme-
ler dengesinde yer alan cari işlemler hesabının sermaye hesabından önce açılması kabul görmüştür (Development
Comittee, 1990: 4). IMF’nin
2002 World Economic and Financial Surveys
raporuna göre, 1970 sonrası gelişmekte
olan ülkelerin bu sıralamayı takip ettiği söylenebilir. 2000 yılına kadar, gelişmekte olan ülkelerin finansal açıklık
düzeyi ticari açıklığından çok daha düşük düzeyde kalmıştır.
Dünya genelindeki 1980 yılı sonrası finansal ve 1978 yılı sonrası ticari açıklığının eğilimi Grafik1’de görülmekte-
dir. Burada finansal açıklık, rezervler dahil dış varlık ve yükümlülüklerin GSYİH’ya oranı, ticari açıklık ise ihracat
ve ithalat toplamının GSYİH’ya oranı olarak tanımlanmıştır. Buna göre finansal ve ticari açıklık genel olarak
yükselme eğiliminde olmuştur. 1980 yılında daha düşük orana sahip olan finansal açıklık düzeyinin, ticari açıklığa
göre çok daha hızlı bir şekilde büyüdüğü ve 2000’li yıllarda ticari açıklığın iki katını geçtiği görülmektedir. Küre-
sel krizden önce en yüksek seviyesine ulaştığı görülen finansal ve ticari açıklık krizle birlikte aniden düşmüştür.
Ancak finansal sektörde başlayan krizin daha sonra reel sektörü etkilemesi ve ticaret üzerinden dünya geneline
yayılmasına karşın, kriz sonrasında finansal hareketlerin ticaret hacmine göre daha hızlı toparlandığı görülmek-
tedir.




