Ekonomik Serbestleşme ve Finansal Kriz İlişkisi: Oecd ve Brııcs Ülkeleri Karşılaştırması
281
n
roekonomik performanslarında beklenen iyileşmeyi sağlayamamıştır. Özellikle makroekonomik şartlar olgunlaş-
madan serbestleşen ve sığ finansal piyasalara sahip olan gelişmekte olan ülkelerde, makroekonomik istikrarsızlık-
lar ve finansal yapıdaki zayıflıklar ekonomileri daha da kırılgan hale getirmiş ve bu ekonomilerde kriz eğilimleri
artmıştır (Şimşek, 2008: 184). Kırılgan bir yapıdaki ekonominin nitelikleri, borç finansmanında artış, uzun vadeli
borçlanmadan kısa vadeli borçlanmaya kayma ve varlık piyasalarında spekülatif hareketlerin artması şeklinde
sıralanabilir. Bu yapının bir noktadan sonra sürdürülemez hale gelmesi krizlerin ortaya çıkmasına neden olmak-
tadır (Ural, 2003:3).Tüm bu gelişmeler sonucunda finansal krizlerin sıklığının arttığı ve reel kesim üzerinde yarat-
tığı yıkıcı etkilerin büyüdüğü gözlenmektedir.
Finansal krizler, sorunun kaynağına göre para krizi, borç krizi, bankacılık krizi gibi isimler alabilmektedir. Bu
sınıflandırmaya göre Laeven ve Valencia (2012), 1970-2011 yılları arasında, dünya genelinde 147 sistematik ban-
kacılık krizini, 218 para krizini, 66 borç krizini tespit ederken bazı durumlarda da kriz türlerinin ikisi ya da üçü-
nün aynı anda gerçekleştiğini tespit etmişlerdir. ABD’de başlayan krizi bankacılık krizi olarak tanımlayan Laeven
ve Valencia, 2007’de ABD ve İngiltere’nin, 2008’de ise çoğu Avrupa ülkesi ve 2009’da Nijerya olmak üzere toplam
25 ülkenin bankacılık krizi yaşadığını belirlemiştir.
Kapitalist sistemin yapısal dönüşümünün en son örneği yaşadığımız küresel krizdir. 2008 krizi, bu dönüşümün
getirdiği finansallaşmış kapitalizmin bir ürünüdür. 2007’de ABD’nin konut piyasasında borçların geri ödeneme-
mesi sorunu ile başlayan finansal kriz, önce ABD ile finansal ilişkileri çok fazla olan AB ülkelerine ve ardından bu
ülkelerdeki talep daralması sonucunda dış ticaret üzerinden tüm dünyaya yayılmıştır. Krizin temelinde, ABD’nin
uygulamış olduğu konut, para ve maliye politikaları sonucu düşen tasarruf oranları ve menkul kıymetler piyasa-
sında oluşan varlık balonları bulunmaktadır. Varlık balonu tüketimin genişlemesine ve cari açığın oluşmasına
yol açmıştır. Cari açık, ABD’nin rezervleri ile finanse edilmiş ve böylece küresel bir istikrasızlığa neden olmuştur.
Finansal kuralsızlaştırma (deregülasyon), düşük faiz oranları, Fed’in genişletici ve finansal yeniliği sağlayan para
politikaları nedeniyle kriz meydana gelmiştir. Konut balonu ve finansal yenilikler sonucu oluşan servet etkisi,
ABD’de aşırı tüketime neden olmuştur. Bu aşırı tüketim cari açığa neden olurken, Afganistan ve Irak savaşları
bütçenin de açık vermesine yol açmıştır. Konut sektöründeki balon patlayınca ABD finansal sisteminin tümünde
bir etkiye yol açmıştır. Resesyon önce finansal sisteme ardından da reel sektöre yayılmıştır (Lin &Treichel, 2012).
Krizin bu kadar hızlı yayılmasının en önemli nedeni büyük oranda türev ve türev benzeri varlıkların dakika-
lar içinde elektronik ortamda alınıp satılmasıyla, spekülatif yatırımların kendi doğasından ve finansal sektörün
neredeyse tamamen kuralsızlaştırılmasından kaynaklanmıştır. 1990’ların ortalarından itibaren finansal sektör-
deki yeni finansal araç ve kurumların çoğalması, geleneksel devlet gözetiminden kaçınılması, güvenli fon ve yatı-
rım araçlarından yeni parasal mallar ve kurumların oluşturulması sonucu yaşanan gelişmeler krizi tetiklemiştir.
Finansal krizin hızı ve yayılması özellikle kredi kuruluşlarının iflası ile tüketim ve yatırımı etkileyen kredi daral-
maları sonucu reel sektörü etkilemiştir (Rasmus, 2008).
Sonuç olarak ABD’de başlayan krizin temelinde ülkenin finansal piyasalarının kuralsızlaştırılması yer alırken,
dünya genelinde ülkeler arası ticari ve finansal ilişkilerin artması da krizi küresel ortama taşımıştır. Ülkelerin
dünya ekonomisi ile bütünleşme düzeyi bu krizden etkilenme düzeyini de belirlemede önemli bir etken olmuştur.
Bu açıdan ülkelerin krizden etkilenme nedenlerini belirlemek üzere OECD ve BRICS ülkeleri kapsamında bir
analizinin yapılması uygun görülmüştür. Analize geçmeden önce bu ülkelerin ekonomik yapılarına dair kısa bir
değerlendirme yapılmaktadır.
4. Çalışmada Yer Alan OECD Ve BRICS Ekonomilerine Dair
OECD ve BRICS ekonomilerinin ekonomik serbestlik düzeyleri oldukça farklıdır. OECD yapısı nedeniyle eko-
nomik serbestleşmeyi barındıran bir uluslararası örgüttür ve bu örgütte yer alan ülkeler zamanla ekonomik ser-
bestleşme yoluna gitmişlerdir. OECD ülkeleri 1970’ler ve 1980’lerde kredi ve faiz tavanlarını, uluslararası sermaye
hareketleri üzerindeki kontrolleri kaldırmış ve finansal faaliyetlerin önemli bir kısmında kuralsızlaştırmaya git-
miştir. Bu düzenlemeleri ilk uygulayan ülkeler ABD, Kanada ve İngiltere olmuştur. Japonya 1980’lerde önemli
girişimlerde bulunmuş, Fransa ve İtalya daha tedbirli davranarak daha geç serbestleşmiştir. Almanya, 1960’lar
ve 1970’lerde oran ve miktar düzenlemelerinden vazgeçen ilk ülkelerden biri olmasına rağmen finansal faaliyet-
leri daha sonraki dönemlerde piyasaya bırakmıştır. Avustralya, Yeni Zelanda ve İskandinav ülkeleri 1980’lerin




