Enerji Talebinde Hes’ler ve Hanehalkının Hes’lere Yöneliktutum ve Davranışları: Doğu Karadeniz Örneği
189
n
1. Giriş
İktisadi büyüme, ülke nüfusunun artışı, hızlı kentleşme, bireylerin artan gelirleriyle beraber daha yüksek yaşam
standardı beklentileri, bunun sonucunda artan tüketim ve daha birçok nedenle beraber enerjiye olan talep de
günbegün artmaktadır. Türkiye’nin enerji ihtiyacı hem ithalat hem de yerli kaynaklar yoluyla sağlanabilmektedir.
Petrol ve doğalgaz gibi enerji ürünlerinin 2013 yılı verilerine göre Türkiye toplam ithalatındaki payı % 22,2
düzeyinde olmuştur (Enerji Günlüğü, 2014a). Yerli kaynaklardan sağlanan elektrik üretiminde ise hidrolik
enerjinin önemli bir yeri vardır. 2012 yılında elektrik üretiminin %24,2’si hidrolik enerjiden sağlanmıştır (TUİK,
2014).
Türkiye’nin elektrik enerjisi üretiminde yerli kaynaklardan su kaynaklarına ayrı bir önem verilmektedir. Hid-
roelektrik Santralleri (HES) yatırımlarının son yıllarda arttığı görülmektedir. Türkiye’de 2014 yılı itibarıyla 461
HES projesi tamamlanarak faaliyete başlamıştır. Bunun yanı sıra 162 HES inşaatı devam etmekte ve planlanmış
olarak ta 823 proje bulunmaktadır (Enerji Günlüğü, 2014b).Türkiye’nin enerji politikasında ülkenin kaynakları-
nın nasıl kullanılacağı belirtilmiştir. Bunun yanı sıra Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesine
verdiği önemin bir ifadesi olarak, 26 Ocak 2009 tarihinde Bonn’da düzenlenen konferans sonunda imzalanan
anlaşmayla, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) kurucu üyeleri arasında yer almıştır (Dışişleri
Bakanlığı, 2014).
Karadeniz Bölgesi Türkiye’de hidrolik enerjinin merkezi haline gelmektedir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın
verilerine göre Karadeniz Bölgesi’nde işletmede 95, inşaat aşamasında ise 58 Hidroelektrik Santrali vardır. Proje,
fizibilite, ön inceleme ve Su Kullanım Hakkı Anlaşması kapsamında da 253 Hidroelektrik Santrali (HES) projesi
bulunmaktadır (Hürriyet, 2014).
Türkiye’de HES deneyimi, enerji talebini karşılamanın yanı sıra olumsuz etkileri de beraberinde getirmektedir.
Hidroelektrik santrallerinin inşaatı, çevre sorunları ve bölgede yaşayan hanehalkı açısından olumsuz etkileri içe-
rebilmektedir. HES’in olumsuz yönü kurulum ve üretim sürecinden kaynaklanmaktadır. Bu süreç her şeyden
önce çevrenin doğal dengesini bozan riskler içermektedir. Bununla beraber üretim bölgesinde yaşayan yerleşik
halkın sosyo-ekonomik yapısı da önemli boyutta etkilenmektedir.
Çalışmamızda öncelikle Türkiye’de HES’lerin nasıl bir hukuki mevzuata dayanılarak yapıldığı incelenmiştir.
Türkiye’nin su kaynağına ve suyun enerjiye dönüştürülmesinde nasıl yol aldığını ve bu süreçte sakıncalar doğu-
ran hukuki durumlar ele alınmıştır.
Doğu Karadeniz örneği çerçevesinde hanehalkının HES’lere yönelik tutum ve davranışlarını incelediğimiz bu
çalışmamızda, HES projeleri topografik yapısının dik ve su potansiyelinin fazla olduğu Doğu Karadeniz’de yoğun-
laşmıştır. Bu amaçla Doğu Karadeniz Bölgesinde Ordu İline bağlı İkizce ilçesinde, Rize İline bağlı İkizdere ilçe-
sinde ve Artvin ilinin Borçka ilçesindeki yerel halkla görüşülerek bir saha çalışması yapılmış ve sonuçları değer-
lendirilmiştir.
2. Hidroelektrik Santrallerin İşlevleri ve Türkiye’de Dayandığı Yasal Mevzuat
Hidroelektrik santraller (HES) akan suyun gücünü elektriğe dönüştürürler. Akan su içindeki enerji miktarını
suyun akış veya düşüş hızı tayin eder. Büyük bir nehirde akan su büyük miktarda enerji taşımaktadır. Ya da su
çok yüksek bir noktadan düşürüldüğünde de yine yüksek miktarda enerji elde edilir. Her iki yolla da kanal ya da
borular içine alınan su, türbinlere doğru akar, elektrik üretimi için pervane gibi kolları olan türbinlerin dönmesini
sağlar. Türbinler jeneratörlere bağlıdır ve mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürürler(ETKB, 2012). Bu
dönüşümün yapıldığı tesislere genel ismiyle hidroelektrik santral denir.
2.1. Türkiye’de HES ile ilgili Yasal Mevzuat
HES’in beslendiği kaynak olan suyun mülkiyetinin ve korunmasının üzerine düzenlenen kurallar manzumesi yıl-
lar boyunca değiştirilmiştir. Hukuk kuralların hiyerarşisinde en üst kural olan Türkiye Anayasalarına bakıldığında
değişimin yönü net anlaşılmaktadır. 1961 Anayasası’nda “Tabii servetler ve kaynakları, Devletin hüküm ve tasar-




