Previous Page  307 / 514 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 307 / 514 Next Page
Page Background

Bersu BAHTİYAR, Volkan BEKTAŞ

n

296

1. Giriş

Dünya nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan azgelişmiş ülkeler önemli bir kalkınma sorunuyla karşı karşı-

ya bulunmaktadır. Bu ülkelerle sanayileşmiş ülkeler arasında büyük refah farklılıklarının olduğu, bu ülkelerde

yaşayan birçok insanın yeterli beslenme, sağlık, eğitim, barınma gibi olanaklardan yoksun olduğu, işsizlik ve

yoksulluk sorunlarıyla yüz yüze olduğu görülmektedir. 1980’li yıllardan itibaren ivme kazanan küreselleşme ile

birlikte ülkeler arasındaki sınırların yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlaması, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler

arasındaki bu ekonomik ve sosyal farklılıkları daha belirgin hale getirmiştir. Söz konusu farklılıkların ortadan

kaldırılması amacıyla hem ulusal hem de uluslararası çapta pek çok çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalardan en

önemlilerinden birini Birleşmiş Milletler’in (BM) 2000 yılında New York’da düzenlediği Binyıl Zirvesi (Milleni-

um Summit) oluşturmaktadır. 189 ülkenin katılımıyla gerçekleşen bu zirvede gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler

arasındaki eşitsizliklerle mücadeleye yönelik görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmeler sonucunda, aşırı yoksulluğun

ve açlığın ortadan kaldırılması, herkes için temel eğitimin sağlanması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi

ve kadınların konumunun güçlendirilmesi, çocuk ölümlerinin azaltılması, anne sağlığının iyileştirilmesi, HIV/

AIDS, sıtma ve diğer salgın hastalıklarla mücadele edilmesi, ekolojik sürdürülebilirliğin sağlanması ve son olarak

kalkınma için küresel ortaklıkların geliştirilmesi şeklinde 8 temel hedef belirlenmiş ve bu hedeflere 2015 yılına

kadar ulaşılması amaçlanmıştır. Binyıl Kalkınma Hedefleri olarak adlandırılan bu hedefler hem az gelişmiş, hem

de gelişmekte olan ülkeler açısından yoksullukla mücadelenin ve kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için teşvik

edici bir unsur olmuştur. Bu çalışmada 2015 yılına yaklaşırken Binyıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesi

konusunda Türkiye, Gürcistan, Ukrayna, Romanya, Rusya ve Bulgaristan’ın gösterdikleri performansların karşı-

laştırılması amaçlanmaktadır.

Bu çalışma 4 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze kalkınma konu-

sundaki gelişmelere genel olarak değinilecek, ikinci bölümde Binyıl Kalkınma Hedefleri ve göstergeleri açıklana-

cak, üçüncü bölümde Binyıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesi konusunda Türkiye, Gürcistan, Ukrayna,

Romanya, Rusya ve Bulgaristan’ın gösterdikleri performanslar karşılaştırılacak ve sonuç bölümünde genel bir

değerlendirme yapılacaktır.

2. Tarihsel Olarak Kalkınma Süreci

İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem, kalkınma söyleminin gündeme gelmesi için uygun koşulları oluşturmuştur.

Savaşı izleyen yıllarda önce birçok az gelişmiş ülkenin bağımsızlığına kavuşması ve Sovyetler Birliği yanında çok

sayıda sosyalist ülkenin de siyasal arenada boy göstermeye başlaması ve bu ülkelerin devlet öncülüğünde ve mer-

kezi planlama aracılığıyla hızlı büyüme ve sanayileşme yolunda önemli adımlar atmış olması, ABD’nin Avrupa

ülkelerine Marshall Planı çerçevesindeki dış yardımları arttırması ve Büyük Buhran sonrasında sanayileşmiş ülke-

lerde uygulanmaya başlanan Keynesyen politikalar bu dönemin temel özelliklerini yansıtmaktadır.

1950’ler boyunca ekonomik büyüme azgelişmiş ülkeler için temel hedef olmuş, ekonomik büyümenin gelir ve

sosyal eşitsizlikleri ortadan kaldıracağına inanılmıştır. 1960’lara gelindiğinde büyüme, temel amaç olmayı sürdür-

müş, ayrıca büyüme ile ödemeler dengesi arasındaki ilişki daha net hale getirilmiştir. Bu dönemin sonuna doğru

azgelişmiş ülkelerdeki eksik istihdam ve işsizlik sorunu, istihdamın da bir amaç olarak göz önünde tutulması-

na neden olmuştur. 1970’lerde GSMH merkezli kalkınma stratejilerinin, Üçüncü Dünya ülkelerinin birçoğunda

gittikçe ciddileşen kalkınma problemleriyle baş etmedeki başarısızlığı, ekonomik ve sosyal kalkınma sürecinin

baştan sona tekrar incelenmesine neden olmuştur. Bu dönemdeki başlıca kalkınma problemleri; eksik istihdam ve

işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlikler, belli bir yaşam standardının altında kalan yoksulların sayısının giderek

artması, kırsal kesimden kente göç, artan dış borçlar ve ödemeler dengesi baskısıdır. Çoğunlukla birbiriyle ilişkili

bu sorunların sonucu olarak, azgelişmiş ülkeler, mutlak yoksulluğun azaltılması açısından daha eşit bir gelir dağı-

lımına, ekonomik büyüme hedefine kıyasla çok daha fazla ağırlık verilmiştir (Thorbecke, 2007,s.11-12).

1980’lere gelindiğinde artan dış şoklar ve borç krizinin oluşturduğu uluslararası ortam, kronik boyutlara ulaşan

dış ödemeler dengesi sorunları ve yüksek enflasyonla karşı karşıya kalan birçok azgelişmiş ülkeyi IMF ve Dünya

Bankası ile anlaşmaya ve bu kuruluşların sıkı şartlılık kriterlerini kabule zorlamıştır. Bu şartlılık kriterleri, yapı-

sal uyum kredileri aracılığıyla dış ticaret ve finans piyasalarında liberasyon, özelleştirme, devletin ekonomideki