Romanya’da Neo-Liberal Gelişmelere Bağlı Demokratikleşme Reformları: Romanya Ombudsmanı Örneği
289
n
Romanya, günümüzde çok partili parlamenter sisteme dayanan bir siyasal anlayış içerisinde, Senato ile Millet
Meclisi’nden meydana gelen iki meclis ile yönetilen demokratik bir Cumhuriyet hüviyetindedir (Yılmaz & Doğan,
2013:23). Nitekim Romanya, sadece kendi vatandaşlarına değil aynı zamanda kendi toprakları üzerinde bulunan
diğer kişilerin de, Anayasa’ya ve diğer yasalarına uymaları koşulu ile belirli haklardan yararlanmaya sahip olduk-
ları demokratik bir hukuk devletidir (Mocanu vd., 2012:11).
Romanya’da komünizm sonrası dönemde ekonomik durgunluk, politik istikrarsızlık ve ideolojik belirsizlik ya-
şanmıştır (Ağır, 2012:131; Sanin, 1994:6). Dolayısıyla Romanya, bu dönemin getirmiş olduğu sıkıntılı ve kriz
sancılarıyla geçen dönemi atlatmak için yönünü Batı anlayış ve değerlerine çevirmiştir. Nitekim eskiden komünist
rejim ile yönetilen bölgede Batı’nın Doğu Avrupa ülkelerini Avrupa-Atlantik anlayışına ve kurumsal yapısına
dönüştürecek hamleler içerisinde olması bölge ülkelerinin yönünü Batı ile bütünleşmeye çevirmiştir. Bu bağ-
lamda, Doğu Avrupa’daki dönüşüm süreci küresel düzeyde neo-liberal yeniden yapılanma ideolojisi ile bütün-
lük arz etmektedir. Nitekim 1990’larda Doğu Avrupa’daki reform çabaları, neo-liberal bir yaklaşım ile büyük
oranda örtüşmüştür (Akşit, 2009:68). Bu çerçevede Doğu Avrupa ülkelerinde liberalleşme politikalarına bağlı bir
biçimde serbest piyasa ekonomisi reformları ve demokratikleşmeye yönelik siyasal reformlar yapılmıştır (Ağayev,
2012:309-310; Ekiert, 2007:8).
Doğu Avrupa’da komünizmin çöküşü ile birlikte AB gibi uluslararası örgütler
“kaliteli demokrasi, hukuk devleti ve
ekonomik reformları”
destekleyen kriterler ve yardım programları oluşturmuşlardır. Bu reformlar arasında; “kamu
yönetiminin yeniden yapılandırılması, etnik azınlıkların haklarının korunması, ekonomide ve siyasette serbest
piyasa, hukuk devleti ve saydamlığın geliştirilmesi” yer almaktadır (Demir, 2009:137; Vachudova, 2014:21). Di-
ğer yandan Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (DB) gibi kapitalist modern gelişmiş ülke kaynaklı
uluslararası örgütler, reform kelimesi başlığı altında
“yapısal reform veya uyarlama politikaları”
ile uluslararası
sermayenin geniş pazarlara yayılımını ön gören neo-liberal politikaların uygulanmasını önermektedirler (Çağlan,
2002 69). Bu örgüt ve kuruluşlar içerisinden özellikle AB’ye üyelik süreci Romanya’da batı tipi modern demokra-
tik reformların yapılmasını güçlendiren bir etki yaratmıştır (Viorescu, 2004). Bütün ekonomik varlıkların devlet
tarafından kontrol edildiği bir sistemden özel mülkiyete ve rekabetçi bir yapıya geçmeyi hedefleyen bu reformlar,
devletin rolü ve yönetim mekanizmasında köklü değişiklikleri gerektirmektedir (Çevik, 2009:558).
Romanya’da genel olarak demokratikleşme reformları, dışa açık bir serbest piyasa ekonomisi yapısı ile bağlantılı
olarak radikal düzenlemeler ile yapılmıştır. Nitekim siyasal anlamda, anayasada öngörülen;
“çok partili sistem,
hukukun üstünlüğü ve temel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir devlet ve siyaset yapılanması”
meydana gelmiştir
(Yılmaz & Doğan, 2013:25). Ayrıca Romanya’da anayasanın öngördüğü ilke ve politikalar çerçevesinde kamu
yönetiminin modernizasyonu ve yeniden yapılandırılması (Caner, 2009: 98), yerel yönetimlerin ve bölgesel yöne-
timlerin güçlendirilmesi, özerkleştirilmesi (Nicolae, 2011:232) gibi liberalizm veya liberal demokrasi odaklı geliş-
meler de yaşanmıştır.
Romanya’da yukarıda söz edildiği üzere komünizmin çökmesi ve 1990’lı yıllardan sonra kapitalist ideolojiye yön
veren neo-liberal anlayışın da etkisiyle modern Batı’lı tarzda demokratikleşme reformları gerçekleştirilmiştir. Bu
reformların etkili olmasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi güçlü Batılı kapitalist devletler ve bu devlet-
lere odaklı uluslararası örgütler ve AB gibi serbest piyasa ekonomisi ve demokrasi menşeili uluslarüstü birlikler
etkili olmuştur. Nitekim sözü edilen bu demokratikleşme reformları arasında en önemli kurumsal yapılanma da
özünde “
demokratik katılım, saydamlık, hesap verebilirlik, etik kural ve düzenlemeler, yerelleşme, sivil toplumun
güçlenmesi ve yönetişim”
ilkeleri bulunan ombudsmandır
1
. Çalışmanın ilerleyen bölümünde Romanya’da sözü
1 Akademik literatürde genel kabul gören ve çok fazla sayıda atıf alan Uluslararası Barolar Birliği (International Bar Association-IBA)’nin
yapmış olduğu ombudsman tanımlaması şu şekildedir (Seneviratne, 2002: 8):
“Ombudsman veya ombudsmanlık kurumu anayasa ile yetki-
lendirilmiş ve Parlamento adına yasal bir eylemle hareket eden hükümet kuruluşları, resmi makamlar ve kamu görevlileri veya o yönde hareket
eden kurum ve kuruluşlar üzerinde inceleme görevi olan, kamu yönetiminin veya idarenin hatalı eylemlerine karşı önerilerde bulunan, hazır-
lamış olduğu raporu veya raporları Parlamento’ya sunan ve yasal olarak Parlamento’ya sorumlu olan yüksek düzeyde bir kamu görevlisinin
bağımsız olarak başında bulunduğu bir görevli veya kurumun adıdır”.
Yine bir başka uluslararası kuruluş olan ve merkezi ABD’nde olan
Ulusal Demokrasi Enstitüsü (National Democracy Institute-NDI)’ne göre ombudsman şu şekilde tanımlanmıştır (NDI, 2005: 6):
“Kamu
yönetimi otoriteleri tarafından yapılan kararlar ve eylemlerle ilgili olarak meydana gelen başarısızlıklar karşısında vatandaşlar tarafından
gelen şikayetlerle ilgilenen bir kurumdur”.




