Previous Page  299 / 514 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 299 / 514 Next Page
Page Background

Kadir Caner DOĞAN, Mürşit RECEPOĞLU

n

288

Avrupa Birliği (AB)’ne üyelik süreci ve AB’nin kendisine üye olmak isteyen aday ülkelerden istemiş olduğu katı-

lım kriterleri bağlamında Romanya’da büyük düzeyde kapitalist ve Batılı modern demokratik reformlar gerçek-

leştirilmiştir.

Bu bildiride de yukarıda ele alınan faktörlere bağlı olarak özellikle 1990’lı yıllardan sonra siyasal, yönetsel ve

ekonomik yönler başta olmak üzere birçok noktada dönüşümlere uğrayan Romanya’da demokratikleşme reform-

ları üzerinden Romanya Ombudsmanlık Kurumu ele alınacaktır. Bu çerçevede çalışmanın ana teması, Romanya

Ombudsmanlık Kurumu’nun Romanya kamu yönetimi reformları arasındaki önemi, yeri ve ombudsmanlık ku-

rumun yapısal-kurumsal ve işlevsel yönlerinin açıklanmasıdır.

Bu çalışmanın temel tezi, neo-liberal gelişmeler ve Romanya’nın 1990’lı yıllardan sonra yaşamış olduğu siyasi-

hukuki döneme bağlı olarak liberal demokratik Batı’lı değerlere sahip bir ombudsmanlık kurumunun kurulmuş

olmasıdır. Nitekim bildiri çalışması, bu tez üzerinden incelenmeye çalışılacaktır. Çalışmada öncelikle Romanya’da

genel düzeyde demokratikleşme ve kamu yönetimi reformlarından bahsedilecek ve sonrasında Romanya Om-

budsmanlık Kurumu temel düzeyde açıklanacaktır.

2. Romanya’da Neo-Liberal İdeolojiye Dayalı Demokratikleşme Reformları

2.1. Genel Olarak Neo-liberal İdeoloji

Neo-liberal ideoloji, her şeyden önce farklı düşünsel kavram ve kurumlardan destek alan bir anlayış özelliği taşı-

maktadır. Neo-liberal ideoloji veya neo-liberalizm asıl olarak ekonomik kaynaklı olmasına karşın siyasal, kültürel

ve hukuksal dayanaklara da sahiptir. Neo-liberal ekonomik politikalar, İkinci Dünya Savaşı sonrasında meydana

gelen sosyal refah rejimlerinin krizi söylemi çerçevesinde meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır (Yıldız, 2008: 17).

1940’lı yıllardan sonra önemli bir teori ve uygulama alanı bulan Keynesyen iktisatçıların ortaya koymuş oldukları

politikalar ve bu politikalara dayanan refah devleti modeli, 1960’lı yıllardan başlayarak ortaya çıkan genel iktisadi

bunalımı aşmada yetersiz kalmıştır. Bu kriz dönemini aşmak için öne sürülen neo-liberal politikalar ise “serbest

piyasa, serbest ekonomi ve bireysel özgürlük” gibi ilkelerden hareketle etkili olmaya başlamışlardır (Arı, 2014).

Buna bağlı olarak özellikle 1970’li yılların sonlarına doğru büyük ölçüde klasik liberalizmin ilkelerine bağlı olan

(Aktan, 1995: 12) ve küreselleşme süreci ile de bütünleşen (Yeldan, 2007:43) neo-liberal ekonomi veya ideoloji

önemini artırmıştır.

1970’lerin sonlarında etkili olan ve bu dönemde görülmeye başlayan uluslararası düzeydeki krizlere ve kapitaliz-

min birikim bunalımına bir yanıt olan (Södersten, 2004:2) neo-liberal ideoloji, büyük oranda aşağıdaki ilkelere ve

politikalara bağlıdır (Zafir, 2009:72):

• Siyasi olarak kısıtlanmamış bir piyasa rejimi,

• Büyüme sürecinde kamu yatırımına göre özel yatırımın etkinliğinin savunulması,

• Teknoloji ithalatının engellenmemesi,

• Rekabet edebilirliğin sağlanması,

• Sermayenin ve girişimlerin uluslararası hareketliliği.

2.2. Romanya’da Neo-Liberal İdeoloji Çerçevesinde Yapılan Demokratikleşme Reformları

Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri (MDAÜ)’nde eski komünist sistem sona erdikten sonra yeni politik, ekonomik

ve sosyal sistemler belirgin olmaya başlamıştır (Nunberg, 1999:1). Bu çerçevede geçiş ülkeleri (transition countri-

es)

adı ile anılan eski komünist sisteme sahip ülkeler,

“tek partili politik sistemden çoğulculuğa, merkez planlı eko-

nomiden serbest piyasa ekonomisine”

geçiş yaşamışlardır (Becerikli & Kılıç, 2012:95). Nitekim eski bir Doğu bloğu

ülkesi olan Romanya da, 1989 yılından başlayarak dışa açılım ve liberalizm politikaları doğrultusunda, yeni dünya

düzenine uygun bir biçimde anayasal, yasal ve sosyo-ekonomik dönüşüm sürecine girmiştir (Caner, 2009:97).

Bu bağlamda komünist rejimler çöktükten sonra totaliter rejimlerden demokratik rejimlere geçişler meydana

gelmiştir. Demokrasiye geçişler, yasal düzenlemelerin temel odak noktasını oluşturmuştur. Bu anlayış çerçevesin-

de Romanya’da kurulan yeni sistemlerde öncelikle demokratik bir anayasa (Tunç & Türkoğlu, 2007:1135) 1991

yılında kabul edilmiştir. Bu anayasanın birinci maddesine göre Romanya; “egemen, bağımsız, üniter ve bölünmez

bir ulus-devlettir” (Constitution of Romania Art. 1, 1991).