Buket ÖNAL
n
162
1. Giriş
Karadeniz, Avrupa’nın doğusu ile Balkanlardan Kafkasya’ya uzanan, kuzeyinde Ukrayna, kuzeydoğusunda Rusya
Federasyonu(RF), doğuda Gürcistan, güneyde Türkiye ve batıda Romanya ve Bulgaristan’la çevrili, Türk boğazları
ile Akdeniz’e bağlanan bir iç denizdir. Karadeniz, mevcut kaynakları dışında stratejik konumuyla da sadece
kıyıdaş devletler değil bu coğrafyada çıkarı olan tüm devletler için önem arz etmektedir. Suyun medeniyetlerin
merkezi olduğunu düşündüğümüzde Karadeniz kıyıları da tarih boyunca önemli medeniyetlerin kurulduğu ve
geliştiği bir yer olmuştur. Deniz ticaretinin gelişmesiyle önemini daha da arttırmış ve bundan sonra da çıkar
çatışmalarının merkezinde yer almıştır. Karadeniz’in önemini arttıran önemli unsurlardan biri de önemli
denizlere ulaşımı olmasıdır. Karadeniz güneyde boğazlar vasıtasıyla Marmara Denizi, Ege Denizi ve Akdeniz’e
dolayısıyla da Atlantik Okyanusu’na, kuzeyde Kerç boğazı vasıtasıyla Azak Denizi’ne, Ren-Tuna vasıtasıyla Kuzey
Denizi’ne, Main-Tuna vasıtasıyla Baltık Denizi’ne ve Volga-Don vasıtasıyla Hazar Denizi’ne bağlanmaktadır
(Koçer,2007:197). Akdeniz’in tarih içindeki önemi düşünüldüğünde İstanbul ve Çanakkale boğazlarının önemi
daha da artmış ve yıllar boyunca boğazlar üzerinde mücadele devam etmiştir. Bu mücadele Montrö Boğazlar Söz-
leşmesiyle netleşerek boğazların idaresi Türkiye’ye bırakılmıştır.
Doğu ile batı ve kuzey ile güney ticaret
yollarının kavşağında yer alan Karadeniz’de
güvenlik sorunu bir zamanlar sadece
güvenli ticaretin sağlanması olarak düşü-
nülse de özellikle soğuk savaşla birlik-
te güvenlik algısı değişmiş, soğuk savaş
sonrası da oldukça çeşitlenmiştir. Soğuk
savaş döneminde kutuplaşmanın en net
yaşandığı bir bölge olan Karadeniz, soğuk
savaş sonrası taşıdığı potansiyeliyle hak
ettiği önemi tekrar kazanmıştır. “Bugün
için Karadeniz, yerel stratejik önemi olan
bir bölgeden ziyade yükselen bir jeopolitik
ekseni ifade etmektedir. Bu jeopolitik eksen
bölge dışı aktörler ve bölge ülkeleri tarafın-
dan farklı derecelerde farklı önemlere sahip
olmuş” (Erkek,2006:5) ve güvenlik kavramı
oldukça geniş algılanmaya başlanmıştır. Karadeniz güvenliği dediğimizde artık daha geniş ve çok fonksiyonlu
bir kavramdan bahsediyoruz. Kavram, günümüzde siyasi, ekonomik, çevresel, kültürel ve birçok güncel istikrar
ve güvenlik paradigmasını da kapsayan maddeleri içermektedir. Karadeniz güvenliği coğrafi olarak da birçok
araştırmacı tarafından çok daha geniş boyutta ele alınmakta ve bölge güvenliği Avrupa, Avrasya hatta Orta Doğu
güvenliğiyle birlikte anılmaktadır (Japaridze,2008:3).
Bölge güvenliğini sağlamak amacıyla bugüne kadar birçok girişimde bulunulmuş ve bu çabalar artarak devam
etmiştir. Bunların birçoğuna da Türkiye öncülük etmiştir. Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEA-
FOR) da bu çabalardan biri olarak önemli bir görev üstlenmektedir.
2. Karadeniz’in Önemi ve Güvenliği Sorunu
Dünya yüzeyinin %70’ini kapsayan denizler hava taşımacılığındaki gelişmelere rağmen yük ve insan
taşımacılığındaki önemini kaybetmemiş ve “Deniz taşımacılığı; özellikle sanayi hammaddesini oluşturan çok
büyük miktarlardaki yüklerin bir defada bir yerden diğer bir yere taşınması imkânını sağlaması, güvenilir olması,
sınır aşımı olmaması, mal zayiatının minimum düzeyde olması, çevreyi en az kirletmesi, yolcu-km ve ton-km
başına tükettiği enerjinin en az olması ve hava yoluna göre 14, karayoluna göre 7, demiryoluna göre 3,5 kat daha
ucuz olması nedeniyle dünyada en çok tercih edilen ulaşım şekli” olmayı devam ettirmiştir (Koçak, 2012:11).
Bunun yanında denizler balıkçılıktan turizme, doğal kaynaklardan enerjiye kadar birçok bakımdan ekonomik
kazanç kapısı olması yanında konumları ve mevcut suyollarıyla da stratejik öneme sahiptirler. Bu nedenlerle deniz




