Ramazan ARSLAN, Oğuzhan KASAPOĞLU
n
202
OSB’ler bu nedenlerden dolayı hem bir kentsel dönüşüm aracı hem de bir bölgesel kalkınma aracı olarak düşünü-
lebilir. OSB’lerin bölgesel kalkınmaya katkısı üç önemli kanal aracılığıyla olmaktadır:
Birincisi, OSB’lerin kuruluşundaki asıl amaç olan sanayileşmenin yol açtığı olumsuz etkilerin üstesinden gelinme-
si; çevreye duyarlı düzenli kentleşmenin sağlanmasıdır.
İkincisi, üretim faaliyetlerinin verimli bir şekilde yürütülmesi için gerekli olan çok sayıdaki kamu hizmetinin
girişimcilere ulaştırılabilmesidir. İmarı ve altyapı bağlantıları tamamlanmış arsaya erişim, izin ve ruhsatların veril-
mesi, altyapı hizmetlerinin nitelikli ve ucuz olarak sağlanması bu işlevin unsurları arasındadır.
Üçüncüsü, benzer faaliyetlerde bulunan firmaların aynı coğrafi yerleşke içinde bulunması sonucu birbirleri üze-
rinde olumlu etki yapmalarıdır. Kümelenme yaklaşımıyla açıklanacak bu etki sonucu firmalar, gerek birbirleri
arasındaki işlem maliyetlerini düşürerek gerekse sinerji oluşturarak verimliliklerini artırabilmektedirler (Çağlar
E. 2006:312).
3. Türkiye’de Organize Sanayi Bölgelerinin Yapısı ve Gelişimi
3.1. Organize Sanayi Bölgelerinin Yapısı
OSB’lerin tüzel kişilikten yoksun olması, pek çok hukuki sorunların meydana gelmesini, yeni bir yasal düzen-
lemenin yapılmasını zorunlu kılmıştır. Bu kapsamda ülkemizde; 4562 sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Kanu-
nu”12/04/2000 tarihinde TBMM’de kabul edilmiş ve 15.04.2000 tarihli ve 24021 sayılı, “Organize Sanayi Bölgeleri
Uygulama Yönetmeliği” ise 01/04/2002 tarihli ve 24713 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
OSB’lerin yer seçimi usül ve esaslarının belirlendiği “Organize Sanayi Bölgeleri Yer Seçimi Yönetmeliği” ise ilk
olarak 28/06/1997 tarihli ve 23033 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış, ancak bu tarihten sonra yürürlüğe giren
OSB Kanununa bağlı olarak yeniden düzenlenerek 21/05/2001 tarihli ve 24408 sayılı Resmi Gazete’de yayımlan-
mıştır. Ancak zaman içinde oluşan bazı sorunlar nedeniyle bu yönetmelikte değişiklikler yapılmıştır.
Organize Sanayi Bölgeleri Yer Seçimi Yönetmeliği”, 17.01.2008 tarih ve 26759 sayılı Resmi Gazete’de, “Organize
Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği” de 22.08.2009 tarih ve 27327 sayılı Resmi Gazete’ de uygulamalar esna-
sında doğan ihtiyaçlar sebebi nedeniyle yeniden düzenlenerek yürürlüğe girmiştir. Türkiye’ de OSB’ lerin kuruluş
ve yönetimi söz konusu mevzuatlar çerçevesinde yürütülmektedir. OSB’lerde yer alan parsellerin tahsisine ilişkin
usul ve esasları belirleyen “OSB’lerde Yer Alan Parsellerin Gerçek veya Tüzel Kişilere Tamamen veya Kısmen
Bedelsiz Tahsisine Dair Yönetmelik” ise 26.8.2011 tarihli ve 28037 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir (Öztürk, 2012:11).
3.2. Organize Sanayi Bölgelerinin Gelişim Seyri
Ülkemizde sanayi üretiminin mekânsal organizasyonunda, Organize Sanayi Bölgeleri, Küçük Sanayi Siteleri
(KSS), Serbest Bölgeler (SB) ve Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB) özel statüye sahip üretim bölgeleri olarak
tanımlanmaktadır.
Bu girişimlerden OSB’ler, planlı kalkınma dönemi ile birlikte uygulanmaya başlamış ve sanayiye altyapı oluş-
turmayı amaçlamıştır. Sanayi gelişiminin ve bölgesel dengeli kalkınmanın sağlanması, kentleşme ve sanayileşme
ilişkilerinin düzenlenerek oluşabilecek çevre sorunlarının giderilmesi, daha düşük maliyetli altyapı hizmetlerin-
den yararlanılması ve daha kolay ve ucuz üretim yapılması hedefini taşıyan OSB uygulamaları bugün 50 yıllık bir
tecrübeye ulaşmıştır (Varol,2012:5)
Türkiye’ de 1960 yılında başlayan planlı kalkınma döneminde sanayinin “lokomotif sektör” olduğu saptanmış
ve ekonomik dengenin kurulması, ekonomik ve toplumsal kalkınmanın birlikte gerçekleştirilmesi, belli bir hız-
da büyüme ve sanayileşmeye önem verilmesi gibi uzun vadeli hedefler belirlenmiştir. Belirlenen hedefler doğ-
rultusunda; ülkede sanayinin geliştirilmesi amacıyla uygulamaya konulan pek çok teşvik tedbirlerinden biri
olan OSB uygulamalarına, ilk olarak 1962 yılında Bursa OSB’nin kurulmasıyla başlanmıştır. Bursa OSB, Dünya
Bankası’ndan alınan kredi ile kurulmuştur (OSBÜK,2011:1).




